Son günlerde beni bu zamana kadar yoran,sinirlendiren,üzen her şeyi ve herkesi olduğu gibi kabul etme fikrinden sonra oldukça rahat ettiğimi söyleyebilirim. "Kimse sana karşı değil,herkes kendinden yana" fikriyle artık hoşuma gitmeyen tüm durumlara ve insanlara bakış açımı yani tavrımı değiştirme kararı aldığımdan beri dışarıdan gösterdiğim huzurlu ve mutlu yanımı bu sefer gerçekten içimde hissetmeye başladığımı fark ediyorum.
Geçmişte yaşananlardan dolayı artık babamdan,annemden ,eski müdürümden,iş çevremden sürekli sürekli yakınmaktan bıkmışım.Belki de ortada doğru yada yanlış yok.Sadece insanlar değişiyor.İnsanların doğruları değişiyor.Onlarla kavga etmek yerine onlarda ,o insanlarla ortak paydada beni buluşturacak,onlardan öğrenebileceğim; işime yarayan,güzel olanlara bakıyorum.
Her insanın kendine ait bir kalesi var.Benim kalem evim mesela,annemin kalesi babamdan çekinmesi ve geçmişte yaşadıkları,ablamın kalesi okuldaki odası,babamın kalesi eskide kalmış ve abarttığı (ve dahi öyle olmasını istediği) iş hayatı.Hepimiz bu kalede güvendeyiz ama kendimizi gerçekliklerden öyle güzel saklıyoruz ki kafamıza vurula vurula hayat gösterdiğinde drama yaşıyormuşuz gibi geliyor. Hayattan bana gelen her şeyi olduğu gibi kabul etmeye başladığımdan beridir kendi kalemden çıkmaya da başladığımı fark ettim. Orası huzurlu,insanlardan uzak,kimse beni üzemez diyerek kendimi hapsettiğim yerde insanlardan uzaklaştıkça kendi şahane doğrularım arasında boğulduğumu gördüm.Kendi çizgilerimi belirleyerek insanların arasına karışmalıyım, görmeliyim, konuşmalıyım.
Bu zamana kadar çok şey kaçırdım ama zararın neresinden dönülürse kardır diyerek son bir haftadır o çok istediğim ama adım atmaya üşendiğim disiplinli hayatıma girmiş bulundum.Günlük görevlerle başladım şimdilik.Bazen işten gelince yine dışarıdan yemek söyleyip internet başında mideye indirme fikri cazip geliyor ama bu sefer kendimi zorlayıp yürüyüşe çıkıyorum.Evi temizliyorum,bakımımı yapıyorum,kendi yemeğimi pişiriyorum..Ufak tefek başladım işte..Kıskandığım kız arkadaşımı arayıp buluşacağım;çünkü onu kıskanmak kendime daha fazla üzülmekten bir işe yaramıyor.Kendime üzülmekten, durup durup kızmaktan,hedefsiz olmaktan yoruldum. Kendimden bunaldım. Kim bana bundan daha büyük bir kötülük yapabilir ki?
Yeni evimle beraber 34 yaşında değişmeye başlıyorum...
İnsanlara şans vermeliyim demiştim.Bir süredir beni takip eden ve buluşmak için ısrar eden adamla kahve içmeye gittiğimde ise bazı şeylerin asla değişemeyeceğini anladım. Eğer hoşlanmıyorsan yapacak bir şey yok. Ayrıca,üzgünüm ama, kısa erkelerden hoşlanmayacağım sanırım;ben kısayım zaten!! Israrla karşısındakinden de güzel sözler isteyen, nedense ne olursa olsun bir kadına illa prensesmiş gibi davranıldığında o da karşısındakini sevmek zorundaymış (başka türlü olamaz) gibi gören bir erkeğe de ilgim olamaz. İlk buluşmada büyük romantik sözlerin söylenmesi hoşuma gitmedi daha fena soğudum. Asıl ilginç olan orada gözümün içine bakan biri vardı ve ben kahve nerede kaldı diye düşünüyordum. Kendimle gurur duydum. O kadar yıllık kuraklıktan sonra benden hoşlanan ilk adamın üstüne atlarım diyordum ama gerçeklikle abazanlığın farklı olduğunu görüyorum. Bu şekil bir arayışta değilim demek ki ! Ancak buna da olumlu tarafından bakıyorum; görmem gerekenleri gördüm;bolca iltifat aldım ve yalana da gerek yok egoma iyi geldi.Buna pozitif bencillik diyelim.