23 Aralık 2016 Cuma

O kadar canım sıkıldı ki.O kadar boşverdim ki..Bugün işim bile tehlikeye girdi ama bir yandan da umursamıyorum. Deli gibi bir şeylere yeniden başlamak istiyorum. İşimde,hayatımda her şey o kadar belirsiz ki ;sıkıldım. Sürekli hesap vermekten sıkıldım. İşsiz kalsam belki en hayırlısı olacak.Bunları ben mi düşünüyorum diye şaşıyorum kendime. İşe yarar hiç birşey yapmıyorum. Bunu yazdığım için düşündüğüm için bile utanmam gerek belki de ama umurumda değil. Delilik belki de..İnsanların iş için dilendiği şu durumda bunları dillendirmek rahat batması olarak adlandırılır ama umurumda değil. Üzgün halim geçmiyor,insanlara numara yapmaktan yoruldum,insanlardan yoruldum... Kaçıp gideyim diyorum ,nereye kaçmalı..Konuşacak dost yok,sevgili yok. Ailem anlar mı bilmem.. Çok sıkıldım,çok bunaldım..İsyan ediyormuşum gibi.. Kendimle çelişkim bitmiyor..Herşeyden sıkıldım..

30 Kasım 2016 Çarşamba

Nurhayat

Biz nakil ameliyatından çıktığımızda o belki de yüzünce kez diyalize giriyordu.Erken yaşta böbrek yetmezliği ortaya çıkmıştı.Bu nedenle eşi terk etmiş,öğretmenliği bırakmak zorunda kalmıştı.

Onu hiç görmedim,hiç konuşmadım..

Onun dertleri bizim dertlerimiz olmuştu.böbrek nakli için babası gönüllü olacağı vakit anası olacak şeytan bir rahatsızlık çıkarsa "bakmamakla" tehdit etmiş ,babasını vazgeçirmişti.Amcası olacak vampir vereceği böbrek için para istemişti. Ailesi olacak insanlar onun sayesinde devletten gelen yardım parası ile mobilyalarını yenilerken varlığının yükünü her zaman hatırlatıyorlardı. Her hikayesi ayrı can yakıyordu.Biz her seferinde insanların nasıl bu kadar zalim olabileceğini görüp kendi halimize şükrediyorduk.

Onu hiç görmedim,hiç konuşmadım..

Diyaliz dişlerinde,kemiklerinde sorunlara yol açmaya başlamıştı.En sonunda gözlerine vurmuş görme yetisi zayıflamaya başlamıştı.Hiçbir umudu yoktu.Hiçbir umudumuz yoktu.Annem kendisine yabancı bu kadın için dua ediyordu.Ablam , annem sayesinde ikinci kez doğduğu için hergün şükrediyordu.Karın diyalizine başlaması gerektiğinde ablama ağlayacak kadar kimsesizdi.

Ben onu hiç görmedim,hiç konuşmadım...

Ordu'da (sanırım) bir kaza olmuş.Ölen kişinin organlarını bağışlamışlar.O yedekteydi.Belki dedik,olabilir mi dedik,aman sakın birşey yeme su bile içme belli oluncaya kadar dedik..Asıl olan kişi beklememiş birşeyler yediği için ameliyata alınamamış yada korkmuş;bilemiyorum şimdi..Allahım! Ne sevinç..Avuç içi kadar bir organ için, bize yabancı bir kadının hayatı kurtulacağı için sevinçten koltuk tepesinde zıpladık.Biraz korku,biraz heyecan ve bolca dua ile ameliyat sonucunu bekledik.

Hemşire olan bir ablası varmış.Ameliyat sonunda o gelmiş nakil bölümünde refakatçi olarak.Bilirim ne zordur. Duyduğumda kendi zor zamanlarımız ve gecenin bir yarısı ağlaşmalarımız aklıma gelmişti ister istemez.Biz ne korku atlatmıştık.Şimdi herşey iyiydi!

Bolca su iç! İlaç zamanlarına dikkat et! Canın yanabilir tuvalete gittiğinde,önemli değil geçer! Artık ailesine ihtiyacı yoktu,kimseye eyvallahı yoktu artık.Belki mesleğine yeniden başlayacaktı.Artık bir böbreği vardı.Umut her zaman vardı.

Onu görmeme gerek yoktu,konuşmasam da olurdu...Hayatında bizi ailesinden daha yakın gören o kadın iyiydi ya!

Bugün ablam aradı.Sesi titreyerek,ağlayarak,hıçkırarak "Nurhayat öldü" dedi...Enfeksiyon olmuş..Birşey olmuş işte..Nasıl ölür? Herşey güzel olacaktı oysa..Yeni bir hayatı olacaktı.Bu kadar kötülüğün içinde güzel olan tek olay buydu..Kötü olanlar annesi, babasıydı,onlar ölsünlerdi;ama yok Nurhayat öldü..


Ne bir eşi ne de çocuğu vardı o kadının.Buzlanmış toprağa verdiler onu.Kadın olmanın zevkini bilemeyen o kadının bedeni buz oldu.Çocuk gibi ,hiçbir umudu kalmayan son insan gibi ağladım, ağladık. Çok fazla acı vardı,çok fazla haksızlık vardı ama yine de bu olmamalıydı!

Kimse hatırlamayacak onu.Bir süre sonra herkes unutacak adını.
Oysa o bizim vicdanımız olmuştu.
Onu hiç görmedim,hiç konuşmadım ..
O kadının adı NURHAYAT 'tı!!!
Bu dünyadan bir Nurhayat geçti...

21 Ekim 2016 Cuma

Ben Kapitalizmim: Siz hangi Tanrı’dan bahsediyorsunuz?

Ben Kapitalizmim: Siz hangi Tanrı’dan bahsediyorsunuz?

Ben Kapitalizmim. Benim yüzümden dünyada 600 milyon obez ve 1,4 milyar aç insan var! Afrika kıtasından her sene 8,5 milyar dolar değerinde pırlanta çıkıyor, kıtanın açlık sorununu çözmeye yetecek miktar…

kapitalizm ben kapitalizmim

Gerçekten vahşi kapitalizm

Bir toplumu savaşmadan nasıl yenebilirsiniz? Bize eskiden hep bunu söylerlerdi. Şimdi bu işin pratiğini bizzat yaşıyoruz. Özellikle eğitim ve kültür seviyesi diplerde olan toplumlarda özenti, kapitalizm ile birleşince uyuşturucu etkisi yapıyor. İnsan, insanlıktan çıkıp farklı bir boyuta geçiyor. Kendine farklı anlamlar yüklüyor. Mutlu olmak için çılgınca harcamalar yapıyor. Başkalarına özeniyor. Hediyeler alıyor, hediyeler veriyor. İhtiyacından fazlasını elde etmek için çırpınıyor. Elbise dolapları, yüzlerce çeşit elbisenin barınağı. Ayakkabılar çeşit çeşit. Ellerde çift telefon. Mideler haddinden fazla dolu, karınlar yağ bağlamış.

İnsan durmuyor ve kapitalizm bunu çok iyi kullanıyor

İnsan olarak, kendinize devamlı ihtiyaçlar ararsınız. Önce ehliyet almak istersiniz. Ehliyeti aldıktan sonra araba almak istersiniz. Arabayı alırsınız, lakin arabanın gitmesi için benzine ihtiyacınız vardır, gider benzin alırsınız. Sonra araba bozulur gider yedek parça alırsınız. Arabayı yaptırdıktan sonra tatile gitmek istersiniz. Tatile gidersiniz, bu sefer otel parası ödersiniz. Denize girmek için mayo alırsınız. Mayonun altına, mayoya uygun terlik alırsınız. Başınıza güneş geçmesin diye bir de şapka harika olur…
Bu silsile bu şekilde devam eder. İnsan odaklı sömürü düzeni.  Zenginin daha zengin, fakirin ya yerinde saydığı ya da daha fakir olduğu bir ekonomik düzen. Bunun adı kapitalizm. Ekonomik hipnoz.
2001 yılında Nobel Ekonomi Ödülü’nü almış ABD’li ünlü Ekonomist Joseph E.Stiglitz “Eşitsizliğin Bedeli”  adlı kitabında, bakın Kapitalizmi nasıl anlatıyor.

Merhaba… Ben Kapitalizmim!

Küçük kızlarınızı Barbie bebeklerle büyüttüm, “bugün sizden estetik operasyon için para istiyorlar” diye neden şaşırıyorsunuz!
Çıkarlarım uğruna kocaman bir moda endüstrisi yarattım!
İstediğimi de elde ettim; 17 yaşındaki kızların çoğu dış görünüşlerinden rahatsız.
Ben Kapitalizmim! Bir kadının bir moda dergisini 15 dakika karıştırması kendi vücudunu beğenmemesine yetiyor!
Ben Kapitalizmim ve bakış açınızı öyle bir değiştirdim ki hırsız bir CEO’nun hayat hikayesi sizin için “azim ve başarı hikayesi” olabiliyor.
Ben Kapitalizmim ve ortalama bir insanın günde 5,5 saat TV izlediği,kitap okumadığı, tiyatro ve sinemaya çok az gittiği bir toplumda alaşağı edilmek gibi bir kaygım yok!
Ben Kapitalizmim ve Steve Jobs tabii ki çok önemli biriydi, ancak %1’inizin ihtiyacı olan makineleri 3. Dünya ülkelerinde, ucuz işçilerle üretmekte çok başarılıydı…
Elbette bütün kapitalistler birer “aziz” gibi konuşacaklar, tıpkı Bill Gates gibi, 150 milyon dolarlık 66.000 m2 bir evde yaşayan bir aziz!
Ben Kapitalizmim ve benim yüzümden ortalık miras kavgaları yüzünden kanlı bıçaklı olmuş akrabalarla dolu. Her yıl 20 milyon çocuk açlıktan ölürken siz bir koşu bandının üstünde fazla yağlarınızı eritmek için ter döküyorsunuz!
Ben Kapitalizmim ve benim yüzümden dünyada 600 milyon obez ve 1,4 milyar aç insan var!
Ben Kapitalizmim ve Starbucks için kahve üreten bir çiftçinin oradan bir bardak kahve satın alabilmesi için 3 gün çalışması gerek!
Ben Kapitalizmim ve Uzak Doğu’da 6-12 yaş arası kızlar 200 dolar gibi komik bir paralarla seks kölesi olarak satılıyorlar.
Ben Kapitalizmim ve “serbest piyasa ekonomisi” dünyanın en büyük yalanı.
Ben Kapitalizmim ve Amerikalıların % 24’ü eğer milyarder olmaları için bütün ailelerini reddetmeleri gerekecekse, bunu yapabileceklerini söylüyor.
Ben Kapitalizmim ve kadınlara sesleniyorum! Lütfen birer obje haline geldiğinizi aklınıza getirmeden Victoria’s Secret’a koşun.Victoria’s Secret ülkelerine Türkiye de eklendi, avuç içi kadar çamaşıra 80 dolar verince çok mutlu olacağınızı garanti ediyorum!
Ben Kapitalizmim ve 15 yaşındaki bir çocuğun iPad alabilmek için böbreğini sattığını duyunca zevkten dört köşe oldum!
Ben Kapitalizmim ve Madonna’nın sadece Londra’da 8 evi var, ortalama 600 evsize barınak olabilecek büyüklükte.
Ben Kapitalizmim ve Tayland’da Disney fabrikası için çalışan bir çocuğun Disneyland’e girecek parayı çıkarması için 55 gün çalışması gerek.
Afrika kıtası dünyanın altın rezervlerinin % 90’ını elinde bulundurmasına rağmen, dünyada sadece 4 tane Afrikalı milyarder var.
Ben Kapitalizmim ve Afrika kıtasından her sene 8,5 milyar dolar değerinde pırlanta çıkıyor, kıtanın açlık sorununu çözmeye yetecek miktar…
Ben Kapitalizmim ve siz pırlantalara bayılırsınız, Hindistan’da 1 milyon kişi günde 1,2 dolar kazanarak o pırlantaları üretiyorlar.
Dünyayı sarışın kadınların güzel olduğuna inandırdım, bu yüzden Asya kıtasında 300 milyon kadın düzenli olarak beyazlatıcı sabun kullanıyor.
Ben Kapitalizmim ve sizin hayatlarına özendiğiniz Hollywood yıldızlarının %64’ü kokain bağımlısı.
Ben Kapitalizmim ve yılda 20 milyon çocuk açlıktan ölürken, siz aynı tişörtü haftada iki kez giymeye utanıyorsunuz.
Ben Kapitalizmim ve siz hangi Tanrı’dan bahsediyorsunuz, artık farkına varın, taptığınız tek tanrı benim!
Ben Kapitalizmim ve siz hangi Tanrı’dan bahsediyorsunuz, Müslümanlar 5 yıldızlı Kabe manzaralı otellerinde, “ibadet” ederlerken?
Ben Kapitalizmim ve siz hangi Tanrı’dan bahsediyorsunuz, bütün dünya Hristiyan bayramı Noel’i sırf alışveriş yapıp eğlenmek için “kutlarken”?
ABD’de 7 milyon evsiz insanın olduğundan kimsenin haberi yok, çünkü TV’de gördüğünüz Amerikalıların hepsi havuzlu villalarda yaşıyorlar.
Ben Kapitalizmim ve yine başardım! Bütün kadınları dolapları tıka basa dolu olduğu halde giyecek hiçbir şeyleri olmadığına inandırdım.
Dünya nüfusunun % 50’si dünya kaynaklarının ve zenginliklerinin % 1’ine sahip. Dünya nüfusunun % 1’i dünya kaynaklarının ve zenginliklerinin % 50’sine sahip.
Ben Kapitalizmim ve bankacılar benim evlatlarım.
Amerikalıların % 85’i eğer ekonomik durumlarını iyileştirebilecekse faşist bir hükümeti seçebileceklerini söylüyor. İşte bu kapitalin gücü!
Sizi özgür bırakmayan, fikirlerinize sansür vuran, en sonunda polis kurşunuyla öldüren bir devleti kendi elinizle kurmanız ne tuhaf?
Sizin ağzınızı burnunuzu kırıp hapse tıkmaları için bir devlet kuracak parayı, kendi vergilerinizle sağlamanız ne kadar tuhaf?
Amy Winehouse gibi bağımlılara acırken, hepinizin birer bağımlı olduğunu unutmanız ne kadar komik!
Zavallı tüketim bağımlıları…
Joseph Stiglitz / Eşitsizliğin Bedeli

21/10/16

Geçtiğini sandığınız yada ertelediğiniz depresyon atakları çok hoş olmayan sebeplerle hortlayabiliyor! Mesela uzun zamandır sizden hoşlandığını sandığınız birinin aslında sizden hoşlanmamış ve hatta "çekici" bulmamasıyla :) Ne komik değil mi? Özgüven eksikliği varsa ve siz kendiniz için bir hiçseniz saçma sapan bir kelime dahi yetebiliyor;ne acı!!1

25 Temmuz 2016 Pazartesi

Normal miyim neyim?



Normal olmak nedir?
Nasıl bir insana normal denir?
İnternette, sokakta gördüğüm giyim tarzlarını,makyaj stillerini takip etsem kimse beni garipsemezdi bence.
Her olay ve durum karşısında "aynen" deseydim yada güncel olan benim kanaatimi oluştursaydı.

Normal olmayı reddediyorum bu durumda. Popüler olanın her zaman doğru olmayacağı gibi doğru olan da her zaman popüler değildir. Rüzgar dinecek ve bu toz bulutu da dinecek elbette.

Normal olmayı reddediyorum.Bu beni dışlayacak ama direnmeye çalışacağım
Normal olmayı reddediyorum.Bu beni gündelik ,sıkıcı insanlardan biri yapacaksa..
Normal olmayı reddediyorum.Hayatım bir koca ve bir eş ile anlamlı olacaksa..
Normal olarak dayatılan tüm etiketleri reddediyorum.


Ben mutsuzum,maalesef öyle.Çoğu benden kaynaklanan diğer kısımlarını tamamlayıcı faktörler dediğim memleketin durumundan dolayı. Ben tembelim,şu yaşımda yakama yapıştı bu hastalık. Ben ideallerimden uzağım ve karamsarım;bir şeyler bekliyorum ancak ne beklediğimi ben de bilmiyorum.

Normal olmak toplum standartlarını kabul etmek anlamına geliyorsa bunu reddediyorum.Denedim çünkü ..Mutluymuş gibi oluyorsun ama o kadar uzak ve dahi yapmacık bir duygu ki içine sığamadım.


Ben hüzünlü ve suskun biriyim ;bu doğru. Çoğu zaman kendimle bile ikileme düşeceğim ve kızacağım kendime ama önemli olan bir nokta var.Hayatta en önemli şey kendine karşı dürüst olmaktır.Neysen O'sun!

Ben normal değil miyim? Siktirin gidin o zaman! Bu da bir seçenek..

23 Temmuz 2016 Cumartesi

23/07/16

Depresyon geçip giden bir hastalık değil.Artık bunu farkettim iyice.

Çevrende arkadaşların olsa da eve gitmek istiyorsun.
Boş boş saatlerce zaman öldürmek.
Uyumak,hiç uyanmak istemeyerek uyumak.Muazzam bir uyuşukluk.

Ev berbat halde.Mutfak darmadağın.Yerlerde giysilerim.Heryer sigara ve ekşi yemek kokuyor. Umurumda değil. İnsanların birbirlerini öldürmeleri,kavgalar vs hiçbiri umurumda değil.

Sonra durduk yere ağlamalar başlıyor. Bir filmde en mutlu sahnede yada uykuya geçmeden hemen önce.Ciğerlerim çıkıncaya kadar.

Keman dersini yine ektim.Benden umudu kesmiş olmalılar.Bu da umurumda değil.
Mükemmel bir vücut istemiyorum,umurumda değil
İyileşmek istemiyorum,umurumda değil
Aşk yada seks istemiyorum,umurumda değil
İşimde bir numara olmak istemiyorum,umurumda değil.

Geçirdiğim hastalıklar,ameliyat,gördüğüm rahatsızlıklardan en ufak bir ders çıkarmamışım.O kadar riyakarım ki.
Umurumda değil...

18 Temmuz 2016 Pazartesi

Tekrar nefes almaya başlayabilirsek yaşamaya da başlarız.
Şimdilik bypass geçiriyoruz,hepsi bu.
Yaşam kanallarımız tıkalı
Ölmeye bir "tık" daha yaklaştık
Bugün olmazsa yarın
Nasıl olsa yarın yeni bir gündür
Yaşıyoruz işte

14 Temmuz 2016 Perşembe

Değişmeyen hisler

Üzülüyorum. Gözümün önünde sırf belki de ben biraz cesur davranamadığım için elimden kaçan sevgiye üzülüyorum. Bir şansım olsun isterdim. Saçma sapan insanlar dışında onunla ufacık da olsa bir şansım olsun isterdim. Şimdi,şaka gibi, evli ve mutlu. Onu sürekli görüyorum,sürekli konuşuyoruz.Onu her gördüğümde arada sırada da olsa,durumu kabullensem de, yanındaki ben olsaydım demekten kendimi alamıyorum.

Hayata çok ama çok geç kalmış olmanın ağırlığı var üstümde.Elimde değil,çok üzülüyorum

27 Haziran 2016 Pazartesi

durum güncellemesi 27/06/2016

2 Mayıs üzerinden epey bir zaman geçmiş be..

Ne mi oldu? Bak dinle günlük acayip komik.Spordu,keman dersleri,kitaplardı derken ben bende olan sorunun farkında değilmişim.Çok drama yaratıyordum ya,esaslı bir dramanın ucundan döndüm.

Yaklaşık iki senedir aralıklarla sancılarım oluyordu.Affedersin ilk başta gaz sancısı sandım,sonra acaba dedim böbreklerimde kum,taş vs mı var? Sonra idrar yolu enfeksiyonu şüphesi çıktı.Hepsi için tahlil,ultrason yaptırdım,ilaç kullandım.Yok canım,yok hayatım sonuç değişmiyor.Aniden gelen bir sancı eşliğinde karnımın şişmesi,tuvalete gitsem rahatlayacağım ama kıpırdayamıyorsun bile.en sonunda acile gitmeler kas gevşetici ve ağrı kesiciyi beraber vurulmalar falan..Bir gece yine aynı şey olunca "aman" dedim . Yine ağrı kesici alıp yattım,uyuştum,iyiydim..Sabah tekrar başlayıncaya kadar..Velhasıl tekrarlanan testler sonucu içimde kocaman bir kitle varmış;5 kg kadar!!!

İşin enteresan yanı bunu oldukça sakin karşılamam oldu çünkü bunu içten içe biliyordum.Bendeki bu sancılar ne böbrek ne de idrar yolu değildi;emindim. Myom denilen ve her kadındaki bu dert bende de çıkmıştı.Yapacak bir şey yok,alınacak.doktor arama,ameliyat,o ilk adımlar,her öksürdükçe gözlerimden yaşlar gelmesi,o acizlik hissi....ve tabi ki de o yara izi:(

Spor yalan oldu,bir süre daha spor yapamayacağım.Tatil de öyle:(  Belki yurt dışına ,öylesine geçmeye giderim;bilmiyorum şimdilik.

O narkoz anı yada ameliyathaneye gidiş değil de ayılma anı beni çok korkuttu onu söylemem lazım.Ölüm öyle bir şey demek ki ! Ne ara uyudum hatırlamıyorum;ne rüya ne başka bir şey. Uyandığımda çok panik olmuştum.

Sonrası tabi üç haftalık dinlenme sonrası işe geldim.Bende bir şeyler değişmiş.İş miş ,vatan millet hiç bir şey umurumda değil. Tek derdim ben ve kendim. Dert dert içimde büyütmüşüm diyorum :)  Sen ölenlere üzül,işsizlere üzül,iş için kafa patlat,yeri gelsin senin söylediğin sana satılsın ..en sonunda aman beee s..kerim diyorsun yada işte böyle ameliyat olduktan sonra bakış açın değişiyor.

Sigarayı zorunlu olarak bıraktım tabi:) Şaka gibi ya..Bir musibet bin nasihat dedikleri bu galiba...

2 Mayıs 2016 Pazartesi

Kenarda dursun

Güvensizlik ve tereddüt yanlış odaklanmaktan meydana gelir.  Yapamadığınız şeylere odaklanmak yerine başardıklarınıza odaklanmak sizi daha özgüvenli ve daha kendinden emin bir birey haline getirir. Odak noktanınız değiştirmek sizin elinizde. Yapmanız gereken size vereceğimiz 10 altın kuralı adım adım hayatınızda uygulamak. Belki başta zorlanacaksınız ama imkansız değil. Bugüne kadar başardıklarınızı unutmayın. Siz dünyaya gelmiş bir isimden ibaret değilsiniz, bir hikayeniz var ve bu hikayenin altını bugüne kadar güzel şeylerle doldurdunuz. Yarına ertelemek yerine bugün doldurmaya başlamak emin olun daha avantajlı.
Kural 1 : Şuan bu yazıyı okurken bile aklınızdaki ‘acabaları’ yok edin ve kendinizden şüphe etmeyin. Unutmayın düşündükleriniz sözlerinize yansır ve evrene gönderdiğiniz her mesaj size geri döner. Olumlu düşünün ki, olumlu enerjilerle karşılaşın. Olumsuzluk sizi çıkması zor bir kısır döngüye sürükler.
Kural 2: Bir seçim yaparken etrafınızın nasıl karşılayacağından emin olamazsınız. Emin olmak zorunda değilsiniz. Çünkü yaşadıklarınızı sadece siz biliyorsunuz ve sadece siz değiştirebilirsiniz. Unutmayın etrafınız sizin yaşadığınız hayatı yaşamıyor. Herkesin her şey ile ilgili bir fikri vardır ama önemli olan sizin arkasında duracağınız seçimlerinizin olması ve bu yolda daha emin ilerlemeniz. Kararlarınızdan emin olursanız hedefinize daha hızlı ulaşırsınız.
Kural 3: Pişmanlıklar yaşamak için ve ders çıkarmak için vardır. Dersinizi alın, aklınıza not edin ve vedalaşın. Zihninizde bu olumsuz düşünceler oldukça size bir engel gibi her kararınızda karşınıza çıkacaktır. Unutmayın pişmanlıklarımız olmasaydı nasıl bilinçlenebilirdik?
Kural 4: Hayatınızın hükmü sadece size aittir. Fikir almak her zaman ufkunuzu genişletse de seçimlerinizi siz yapın. Kendinize dönüp ‘ben ne istiyorum’ diye sormak ve istekleriniz doğrultusunda ilerlemek sizi daha güçlü bir birey yapar. Bu hayat sizin ve yaptığınız seçimlerden sadece siz sorumlusunuz.
Kural 5: Seçimlerinizde her zaman ama her zaman önce siz gelmelisin. Kendinizi ikinci plana atmayın. Aileniz dışındaki insanlarla ilişkilerinizde asla kendi ihtiyacınızı ikinci plana atmayın ve kendinizi hayallerle kandırmayın. Başka insanları üzmemek için kendinizi üzmeyin. Kimse sizin iyiliğinizi sizden başka düşünemez ve kimse size sizden daha çok değer veremez.
Kural 6: Kaybetme korkusuyla düşündüklerinizi  söylemekten korkmayın. Karşınızdaki insanlar üzülecek diye kendi içinizde tutup kendinizi üzmeyin. Sevgi sadece sözcüklerde değil verilen değerde ve yapılan fedakarlıkta gizlidir. Gerçek sevgiyi karşınızdakinin davranışlarında saklıdır.
Kural 7: İçinizdeki sesle baş başa kalın ve ona kulak verin. Bazen içinizdeki ses olumsuz ve istemediğiniz şeyler söyleyebilir. Korkmayın içinizdeki ses güvenip dinlemeye devam edin. İyi veya kötü ne derse ona göre ilerleyin.
Kural 8: Hayatta en büyük dostunuz sizsiziz, en büyük düşmanınızda. Hayatı kendinize zorlaştıranda sizsiniz, kolaylaştıranda. Aklınızda olan engelleyici düşüncelerden kurtulun ve cesaretli olup bir yerden başlayın. Domino taşları gibi ilerledikçe ilerleyeceksiniz.
Kural 9: İnsan olarak her şeyin en iyisini yapmayı isteriz. Yanlış yapmaktan korkarız ve hep daha iyisini isteriz. Oysa hata yapmadan daha iyisini yapamayız. Hatalarımız bize yeni bir yolda daha avantajlı ilerlememizi sağlar. Hatalardan çıkardığımız derslerle daha az hata yaparız. Aslında formül basit: hata yapın ki, tecrübelenin. Tecrübe ağır bir sınavdır ama bizi yeni sınavlara daha iyi hazırlar.
Kural 10: Bütün olumlu ve olumsuz taraflarınızla kendinizi sevin. Mutsuzken bile kendinizi eleştirmeyin ve özen gösterin. İnanın bunu hak ediyorsunuz.
Unutmayın hayat çok güzel. Nefes alabildiğiniz sürece her şeyi yapacak gücünüz var demektir. Bahane bulmayın ve kendinizi kandırmayın. Hayallerinize ulaşmak için çabalayın ve elinizden gelenin en iyisini yapmaya devam edin. Başardıkça başarılı olacaksınız.

Durum güncellemesi

1 ay sonunda zumbayla gerçek anlamda kıçımdan terler boşalıp pilatesle iki büklüm kaldıktan ve biraz da yemeğe dikkat ettikten sonra 3 kilo vermişim . İkinci ay için hedef 5 kilo ;bakalım?!

Keman dersleri biraz dürtmeyle de olsa gidiyor bir şekilde.Kendimi zorlamak için Vivaldi dinliyorum.Bundan sonraki hedef ikinci yabancı dil,bugün yarın ona da başlarım .

Hala mutsuzum,ne tuhaf.Arada sırada kendimi boşladığım günler olmuyor değil. Dalıp dalıp gidiyorum.Neye,niçin üzüldüğümü bilmeden üzülüyorum. Kendimi zorluyorum çoğu zaman ama direnmeye devam ediyorum. Spora gitmeye devam ettikçe,evimi temizledikçe,günlük yemeğimi yapıp günü bitirdikçe ,kendimi yorarak düşünmemeye çalışıyorum. Bunu alışkanlık haline getirerek bu durumun üstesinden gelmek amacım.Bunları yaparken aslında bunun gerçekten bir çeşit hastalık olduğunu belki de daha yeni anlıyorum.

Belki evlenseydim,çocuklarım olsaydı böyle olmayacaktı ,bilemiyorum. Belki iş hayatımdaki durgunluklar olmasaydı böyle olmayacaktı.

Dışarıdan o kadar neşeliyim ki sanıyorum kimse ihtimal vermiyordur bu denli mutsuz olduğuma . Herkes bende muazzam bir enerji olduğunu söylüyor. Bende ne gördüklerini bilmiyorum ama ben yenik bir kadın görüyorum hala aynaya baktığımda

5 Nisan 2016 Salı

30 lu yaşlar

30 lu yaşlarımı yaşıyorum.Bazı şeylerin sihirli bir şekilde değişeceğini ummuştum lakin öyle olmadı.Mesela hala evlenemedim. Hala bir sevgilim yok (kıran girdi heriflere neyse devam edelim). Bunu arada sırada hala sorun ediyorum hele ki yaşanamamış ilişkiler olunca,kalp kırıklıkları artınca daha fazla üzülüyorum.Belki de asıl kırgınlığım hayata karşı "ya olsaydı" ihtimallerinin artması.Doya doya sevmek ve sevilmek ,aşık olmak ihtiyaç meselesi ve bana gittikçe uzaklaşıyormuş gibi geliyor.Bunların yanı sıra ,elbette ki, çevremdeki çoğu kişinin artık çocuk sahibi olup birer "yasal çift" olmaları da sinir bozucu bir durum olmaya başladı. Üçüncü tekerlek gibi hissediyorum kendimi.

Bütün dramayı bir kenara bırakırsak artık daha sakinim.Eski öfkeler yerini sükunete bıraktı. "Halledilir" kelimesini daha sık kullanır oldum. Farklı ilişkileri eleştirmiyorum artık,"aaa bu da bununlaymış" dedikodularına da girmiyorum. Tahammül edemediğim insanları hayatımdan tek tek çıkardım. Her zaman hüzünlü olacağım ,bu kesin, ama artık o hüzünlü bakışlarımın ardında kendinden emin tebessümler var.

Para ne önemliymiş.Çocukluktan gelen burslu öğrenci kimliğinden midir bilmem sürekli bir yerlerden gelen "maaş"a alışmışım. Biriktirmeye alışmışım. Şimdilerde en azından ekonomik anlamda biraz daha emin olabiliyorum kendimden.Sağlığıma dikkat etmeye,spor yapmaya başladım. Tartıda 62 yi görünce dünyaları yemişsin,artık bir dur diyorsun haliyle.Bir aydınlanma oldu yani.Bunun dışında tekrar müzik dersleri ve klasik müziğe giriş. Bunu her hafta sonu yüzme ile birleştirdim. Sonrasında çizim yapmaya başlayacağım tekrar. Asıl sürpriz bu sene belki de ilk defa yalnız başıma tatile çıkmayı düşünüyorum. Bekar ve yalnız bir kadın olmanın tüm güzelliklerini yaşayabilmek adına belki de bir birey olduğumu bu yaşımda yeni yeni keşfederek hayatın tadını çıkarmaya çalışıyorum.

Küçüklüğümde dünyayı değiştirecek kadar önemli biri olacağımı düşünürdüm,olamadım.Şimdi sadece hayata karşı dik durmaya çalışan ,mutlu,umutlu bir kadın olmaya çalışıyorum.

25 Şubat 2016 Perşembe

Evlendikten sonra onu görmeyi yüreğim kaldırmaz sanıyordum..Şimdi beraber çalışıyoruz.Hayat dil çıkarmaya devam ediyor. Bense hala kimsenin fark etmediği o çirkin,silik kızım...

25/02/2016

Yaklaşık üç aylık bir dönemden sonra kesin olarak anlamış bulunuyorum ki sorun içimde biryerlerde değil;sorun tembelliğimmiş. Neredeyse kesin bir disiplinle uyku,yemek,çalışma ile geçen o aylar sonunda ben ışık hızıyla eskiye döndüm. Sigara ve boş akşamlar,ertesi sabah miras baş ağrıları ve kesinlikle isteksizlik,depresif duygular vs vs..

Sorun tembellikte.Sorun birşeye bağlı olamamakta. Sorun hayatımda bir disiplin olmayışında.
İstediğim zaman çok güzel işler yapabildiğimi gördüm bu zaman içersinde. Beni takdir etmeyenlerde imiş sorun bende değil. Benimle çalışmaktan çok memnun kaldığını söyleyen insanlarla tanıştım bizzat. Kendimi sevdirme çabalarım komikmiş.Herkes için!!!

Neden bilmiyorum ama sanırım aileme teşekkür etmeliyim. Gerçek birkaç arkadaş ,aile..İşte hepsi bu;önemli olanların hepsi bu...

9 Şubat 2016 Salı

09.02.2016

Aslında mutlu olmalıyım. Departmanım değişti,eskisi gibi (nispeten) saygı duyulan bir yerdeyim. Vee birşeyler eksik hayatımda...Yine şikayet etmeye başlıyorum..Umurumda da değil. ..

Kimse tarafından beğenilmeyeceğimi, kimse tarafından sevilmeyeceğimi fark ediyorum.Bende bir sorun var.Galiba çok çirkinim yada iticiyim sanırım. Belki de yaşıtlarım hep evli ve çocuklu olduğu için böyle..Ben evlenmek değil bir aşk istiyordum ama bunu otuz yaşından sonra istemek arsızlık mı olur? Ama istiyorum,yaşamadım ki...

Birşeyler için geç kalmış olmak ne kötü.Bunlara dışarıdan bakmak ve belki de hiç sahip olamayacağını içte içe hissetmek..Kendine dönüp sürekli kendinde bir hata aramak..

Sadece sevilmek istiyorum.Biri beni çok sevsin ben de onu seveyim...Çok mu büyük bir lüks?

4 Ocak 2016 Pazartesi

Gerçekleri Görmeye Yüreği Yetenlerin Anlayacağı Tespitler

Bir paylaşım sitesinde gördüm.Kendime not olsun:


  1. Hep denedin, hep yenildin, olsun, yine dene yine yenil, daha iyi yenil.
  2. Havaya atılan bir taş düşünebilseydi eğer kendi isteğiyle yere düştüğünü sanırdı.
  3. Konuştuğun zaman sadece bildiklerini tekrar edersin ama dinlersen yeni şeyler öğrenebilirsin.
  4. Pili biten bir saatin yenilgisi zamana mıdır? Zamanın sınırlayıcısı; ölçü birimini belirleyen zekaya mıdır?
  5. Kim mutlu edebilir seni, sen hazır değilsen?
  6. Herkesin iki hayatı vardır. İkincisi; aslında tek bir hayata sahip olduğumuzu fark ettiğimizde başlar.
  7. Senin bu kadar mutlu olmana , ancak senden bir şey almaya hazırlandıkları zaman izin verirler.
  8. Hiç kimse sana karşı değil, herkes kendinden yana.
  9. Eğer incelediği yerden kopmasına izin vermezsen , gün gelir en sağlam yerinden kopar. Canın yanar, canını yakar...
  10. Ona çok benzeyen birini bulursun. Ve bu, zafere en çok benzeyen yenilgindir.
  11. Ayrılırken şefkatli konuşan taraf, aşık olmayan taraftır.
  12. Bir erkek cinsel çeşitsizlikten ölmez ama bir kadın duygusal yetmezlikten ölebilir.
  13. Sabahın altı buçuğunda bir çalar saatin sesine uyanıp yataktan fırla, giyin, zorla bir şeyler atıştır, sıç, işe, diş fırçala, saç tara, başka birine büyük paralar kazandırmak ve sana tanınan fırsat için müteşekkir olmak için berbat bir trafiğin içine dal. Nasıl razı olunur böyle bir yaşama?
  14. Bu devir, sıradan insanın en parlak zamanı; duygusuzluğun, bilgisizliğin, tembelliğin, yeteneksizliğin, hazıra konmak isteyen bir kuşağın devridir. Kimse bir şeyin üzerinde durup düşünmüyor. Kendisine bir ülkü edinen çok az. Umutlu birisi çıkıp iki ağaç dikse herkes gülüyor: "Yahu bu ağaç büyüyünceye kadar yaşayacak mısın sen?" öte yanda iyilik isteyenler, insanlığın bin yıl sonraki geleceğini kendilerine dert ediniyorlar. İnsanları birbirine bağlayan ülkü tümden yitti, kayıplara karıştı. Herkes, yarın sabah çekip gidecekleri bir handaymış gibi yaşıyor. Herkes kendini düşünüyor. Kendisi kapabileceği kadar kapsın, geride kalanlar isterse açlıktan, soğuktan ölsün, vız geliyor.
  15. En sefil, en sıradan birine demir yolu bileti satmak gibi bayağının bayağısı bir görev verin; bilet almaya gittiğinizde, size gücünü göstermek için, bu sefil yaratık bir anda size sanki Jüpiter'miş gibi bakma hakkını görür kendinde.
  16. Yükseldikçe uçma bilmeyenlere daha küçük görünmemiz kaçınılmazdır.
  17. Cahil bir toplum, özgür bırakılıp kendine seçim hakkı verilse dahi hiçbir zaman özgür bir seçim yapamaz. Sadece seçim yaptığını zanneder. Cahil toplumda seçim yapmak, okuma yazma bilmeyen adama hangi kitabı okuyacağını sormak kadar ahmaklıktır! Böyle bir seçimle iktidara gelenler, düzenledikleri tiyatro ile halkın egemenliğini çalan zalim ve madrabaz hainlerdir!
  18. Garip değil mi? Bir insana vazgeçilmez olduğunu hissettirdiğinizde, ilk vazgeçeceği kişi siz olursunuz.
  19. İnsanlar yavaş yavaş inanmamayı, güvenmemeyi, sevmemeyi, kronik şüpheci olmayı öğrenir. Bu gerçekleştiğinde, artık ne yazık ki çok geçtir. İnsanların "tecrübe" dediği şey budur. Kalbiyle bağlantısını kaybetmiş bir insana tecrübeli denir.