15 Aralık 2017 Cuma

Kendime notlar-1

Asla yapmam dediğim şeyleri yapmakta üstüme yoktur benim.Saçma sapan dediğim yazılardan birine denk geldim ve okudukça da okudum.Bu bölümünü buraya not diye bırakayım arada gerçeklerle yüzleşmem gerektiğinde açar günlüğümde okurum:


Ben bekârsam kimse evlenmesin, kıskanıyorum

Hep aynı yolu izleyip farklı sonuçlar beklemem ilginçti gerçekten.

Neden bir ay, en çok iki ay?

Çünkü kendim gibi davranmıyordum. Daha havalı bir kadın profili çiziyordum. Çevresi olduğundan geniş, daha neşeli, daha pozitif, daha anlayışlı bir kadın imajı sunuyordum. Onlar da bu imajdan etkileniyor, o kadını tanımaya değer buluyorlardı.Bir ayın sonunda üzerime çektiğim cila matlaşıyor, gerçek ben ortaya çıkıyordu! Zaten kim kendini nereye kadar saklayabilir ki?

Yarattığım ve aslında olmayan kadını değil, gerçek beni sevecek birine ihtiyacım var. Kabul etmem gerekiyor ki, gerçek bende sorun var. Çünkü gerçek beni de sevmiyor erkekler. Üstelik sadece onlar değil, kimse. 

Gerçek bende samimiyetsizlik, özgüven eksikliği ve kıskançlık sorunu var.

Karşıma çıkan, etrafımda bulunan bekâr erkeklere “potansiyel koca” gözüyle baktığımı artık itiraf ve kabul etmem gerekiyor. Kırmızı ışıkta beklerken göz göze geldiğim komşu sürücüye mesela. Market kasasında, kafede restoranda yan masada oturanlara mesela, asansörde karşılaştıklarıma, yürüyüşte rastladıklarıma, arkadaş toplantılarında tanıştıklarıma. Şu an fark ediyorum, yüzlerinden önce ellerine bakıyorum.

Çünkü evlenmek istiyorum. İçten içe evlenip çocuk yapmak için yanıp tutuşuyorum. Adamlara hemen düzenli hayattan, yuva kurmaktan bahsetmemin sebebi bu.

Hem bir kocam olsun istiyorum hem de evliliği kötülüyorum. Genç yaşta evlenenleri, tanıştığı kişiyle kısa sürede nikâh masasına oturanları, beraber yaşamaya karar verenleri eleştiriyorum, küçümsüyorum, onlarla alay ediyorum. “Çok önemli bir karar biliyorsun değil mi?” “Aynı çatı altına girmek işleri iyice ciddileştirir farkındasın herhalde.”

Ben bekârım ya kimse evlenmesin, benim çocuğum yok ya kimsenin de olmasın istiyorum. Ben yalnız uyuyorum ya kimse kimseye sarılarak uykuya dalmasın istiyorum. Beni yiyip bitiren kıskançlığımın özeti şu: “Bende yoksa kimsede olmasın!”

Bir arkadaşımın kocasıyla arası açıldığında resmen mutlu oluyorum. Bir boşanma haberini neredeyse kutluyorum.

İş hayatında elde ettiğim başarıları, kazancımı, kazancımla elde ettiklerimi güç olarak kabul ediyorum. Ama bugün görüyorum ki, özgüven eksikliğini kapatmak için başarıdan başarıya koşmak istiyorum. Fark edilmek, takdir edilmek, onaylanmak için.

Olmadığı biri gibi davranan, kendine olan sevgisizliğini, yetersizlik hissini başkalarının mutsuzluğuna sevinerek örtmeye çalışan, kimsenin iyi ve mutlu olmasını istemeyen bir kadın...

Gerçek ben bu. Kim sever ki böyle bir kadını?

Artık alışkanlıklarımı değiştirmem gerekiyor.

İşe, oturduğum cafcaflı kafelerden vazgeçerek başladım. Sabahları elinde yüzük olmayan bir erkeğe denk gelirim diye geleni gideni, takım elbiselisi bol kafelerde oturmak yerine bir pastaneye gelmeye başladım. Türk kahvesini çiçek desenli fincanlarla, çayı ince belli bardaklarla getiriyorlar. Yanına da bir tane günün minik kurabiyesinden koyuyorlar. Damağıma dağılırken bıraktığı hissi şu ara hiçbir şeye değişemem.

Bahçeyi de katsalar rahat iki katı masa sığar aslında, daha fazla müşteri gelir. Bunu neden yapmadıklarını sordum. Sahibi yanıma oturdu. “Altı masa daraltır. Böyle gönlümüz ferah. Gönlün dardayken daha çok kazansan neye yarar?

Her sabah oturduğum şu üç masalı pastanede özüme dönmeye çalışıyorum. Kendini allayıp pullamayan, nasılsa öyle olan ve onu olduğu gibi sevenlere, beğenenlere kucak açıp onların sevgisiyle yetinen pastanede gönlümü dardan kurtarmayı öğreniyorum.

17 Kasım 2017 Cuma

Kendi , belki de dert bile denemeyecek, sıkıntıların arasında kaybolmuşken ablamın yeniden rahatsızlandığını öğrenip hiç bir şey yapamamak ve sakin kalmaya çalışmakmış yetişkin olmak.Çünkü birinin sakin kalması gerek,birinin kafayı yememesi gerek!

25 Ekim 2017 Çarşamba

Kurumsallık denen saçmalık Vol2

IK saçmalıklarını bir kenara bırakalım.Kaç kişi "beyaz yaka" olmanın hakkını veriyor ciddi ciddi soruyorum kendime..

Yeni ürünlere kapalı,yeni prosese kapalı,yeni müşterinin ihtiyaçlarına kapalı,herşeyi "o olmaz yea" ciddiyetsizliği ile geri çevirenler.Tüm gün eli telefonda,pc başında öldürenler (ki bir ara bende böyleydim) ,cici kıyafetleri içinde boş boş koşturanlar, iş/verim skalasında eksilerde gezinen ingilizce ünvan hastalığına yakalanmış idari çalışanlar.Sizden biri olarak görülmekten nefret ediyorum.

İşletmede elim yüzüm kir içinde gün yüzü görmeden çalıştığım zamanlarda daha mutluymuşum onu fark ettim.Sonuç odaklı çalışıyordum,bahanelere yer yoktu. O üretimi yapacak mısın; tamiri nasıl ne şekilde kaç adamla yapacaksan yap,malzemeyi getirmek için kimle kavga edeceksen et ama yap işi!!
Şimdi bakıyorum da "yapılmayan" iş için bahane üretme yarışına girmiş ünvancılar ellerinde filtre kahveleri ve şık elbiseleri ile birbirlerini nasıl ezerim yarışındalar.Nasıl bir söz düellosu var o toplantılarda şaşıyorum.O nasıl bir laf cambazlığı.Adı "uzman,yönetici vs" ama hayatında adam idare etmemiş,bir bütçenin "komple" sorumluluğunu almamış ama o hava ,o atar CEO da yok!  

Şimdi bir üretim için araştırma yapacaksam daha araştırma safhasında engeller başlıyor: O müşteriden kaynaklanan sorunlar..., aslında bizim gireceğimiz piyasa o değil...,onun için şimdi üretimi ikna et...,kalite sorun çıkartır... vs vs ..Neler neler duyuyorum.Amma velakin herkes müdür,herkes teknik(!) adam. Önemli olan ünvan içinin ne kadar boş olduğu ile kimse ilgilenmiyor.

Vakti zamanında İtalyanlardan gelen kapalı kutu bir mekanizma için eğer tamir durumu gerekirse diye çizimleri istediğimde bana vermemişlerdi.Gerekçe olarak know-how gösteriliyor ama çok saçma çünkü onu almışım ve komple mekanik bir ekipman.Benim onu açmam ve incelememin önüne kim geçebilir.Sırf bu yüzden beni yönetime şikayet etmişlerdi:)) En nihayetinde tabi ki çatır çatır imalat çizimlerini ele geçirdim ama o ekipmanı nasıl yaptıklarını görmem ve binlerce euro/dolar harcanarak yenisinin alınmasını önlemek ve dahası belki geliştirerek onların o sıçtığım (affedersin günlüğüm) know-how ı kırmak derdim ama üst beyaz yakalı yönetim (o nasıl bir tanımlama oldu öyle) "uğraşmak" istemiyordu.Bu durumda zamanında bizim formenlerin kimi müdürlere neden kıçlarıyla güldüklerini anlamak çok da zor değil! 

Aynı demeyelim de benzer bir durum şimdi de mevcut.Bir işle meşgulsün ama o konuyla ilgili detayları sana verildiği kadar biliyorsun ama o konuya hakim olman da bekleniyor.
WTF!?? 

Kendime çalışacak üç yeni konu başlığı buldum bugün ama birini bile bitiremedim öneri için..24 saat işletmeden çıkmadığım, yorgun bir şekilde sabaha karşı elimde, o tüm yorgunluğumu alan, çayımla güneşin doğuşunu izlediğim günlerimi özledim.

2 Ekim 2017 Pazartesi

Kurumsallık denen saçmalık

Her sene aynı terane. Her sene aynı korku....
Her sene acaba bu sene kim çıkarılacak diye beklemek.Ya kibarlık gösterip yanına çağırırlar beyan etmek için yada kapıda kartın basmadığı zaman öğrenirsin kovulduğunu.
Bu sene de yok yöneticisi yok mühendisi elin kalbinde beklersin acaba sırada ben mi varım diye.
Akrabasını kritik pozisyona yerleştiren,evli sekreterini kendine metres yapıp kıçından pozisyon uyduran müdürler bir yandan ilanla işe alıp SANKİ FAZLALIKmış gibi kovan yine aynı yönetim.Sizin kurumsallığınıza da,yönetim anlayışınıza da bacağım girsin diye küfretmek istiyorum.

İçimden bir ses bu sefer ben de kovulacağım diyor.Bir yandan "sakin ol,bu da hayatın bir parçası,sıfırdan yeniden başlarsın" diyor,diğer taraftan kovulursam ne yaparım diye şimdiden korkuyorum.Bu haksızlık bana yapılırsa kaldırabilir miyim bilmiyorum.

15 Ağustos 2017 Salı

yüzleşme

sylvia plath

yıkıcı sonuçlar yaratmaksızın görenekleri yıkamayacak denli vicdan şırınga edilmiş içime; yalnızca imrenerek sınıra dayanabilirim, suçluluk duygusuna kapılmaksızın cinsel açlıklarını özgürce giderebildikleri, bütünlüklerini koruyabildikleri için oğlanlardan nefret, nefret, nefret ediyorum; oysa ben buluşmadan buluşmaya sürükleniyorum; hiçbir zaman doyurulmayan, sırılsıklam bir arzuyla. tiksindiriyor bu beni.
sevmiyorum, kendimden başka hiç kimseyi sevmiyorum. bunu kabul etmek sarsıcı bir şey. annemin benliği silen sevgisinden eser yok bende. sabırlı, pratik sevgi yok. ben, dobra dobra, kısaca söylemek gerekirse kendime aşığım; küçük, yetersiz göğüsleri, kıt, cılız yetenekleriyle çelimsiz varlığıma. kendi dünyamı yansıtanlara sevgi duyma yeteneğim var. başka insanlara gösterdiğim özenin ne kadarı gerçek ve dürüst, ne kadarı toplumun sürdüğü yapay bir cila, bilmiyorum. kendimle yüzleşmekten korkuyorum. bu gece bunu yapmaya çalışıyorum. mutlak bir bilgi olmasını, beni değerlendirebileceğine, bana gerçeği söyleyebileceğine güvenebileceğim birinin olmasını yürekten istiyorum.
yaşam yalnızlıktan başka nedir ki? tüm uyuşturuculara, hiçbir amacı olmayan partilerin yaygaracı neşesine karşın. sonunda, içinizi açabileceğinizi duyumsadığınız birini bulunca da, ağzınızdan çıkan sözleri işitince donakalacaksınız. içinizdeki küçük, kasılmış karanlıkta öylesine uzun zaman kapalı kalmaktan öylesine paslı, öylesine çirkin, öylesine anlamsız, güçsüz ki.. evet, sevinç var, gerçekleştirmeler var, arkadaşlık var; ama ruhun, kendi kendinin yıldırıcı bilincindeki ruhun yalnızlığı korkunç, egemen.
arka avlumda, sıcak, amorfik aylaklık, esin beni devindirdikçe tembelce yazarak ya da yazmayarak oturmak olmamalıydı yaşam. tersine, dopdolu bir programa göre, işi başından aşkın kişilerin sincap kafesinde çılgınca koşmaktı yaşamak; çalışmak, dans etmek, düş kurmak, konuşmak, öpüşmek, şarkı söylemek, gülmek, öğrenmek..





4 Temmuz 2017 Salı

Flört nedir ? Nasıl oluyor biri acil anlatmalı

Kendime bol acımalı böyle vıcık vıcık depresyonda olduğum bir dönemde karşıma çıkan ademoğlu ile nihayet ilk buluşmamızı gerçekleştirdik.Yalnız benim ,sanırım, şöyle bir sorunum var;gergin olduğumda ağzımın yayı gevşiyor. E ne yapayım çocuğun konuşacağı yok,karşılıklı iki emekli gibi kahve içip dağılacağız gibi ben de işinden,hobilerinden yani ne kadar gereksiz soru varsa soruyorum...Yalnız kesinlikle hoşlanmadım yada karnımda kelebekler uçuşma da olmadı .Artık kendimi arızalı görmeye başlayacağım ama ne yapabilirim mıy mıy biri gibi geldi....ki ben öyle sanıyordum..

Bu erkek milletinde bir şey var mesajlarında döşedikleri satırların binde birini karşı karşıya geldiğinde söylemiyorlar yada söyleyemiyorlar,ilginç!! Buluşma sonrası bir ton iltifatla dolu mesajlar sonrası kendi kendime havaya bile girdim "vay be ben neymişim" falan diyorum..Popom arşa değdi resmen..Yalnız sonraki iki gün içerisinde benim beyaz eşekli prensim niyetini "makarna" yemekle belli etti zaten.Bak bu makarna olayı var ya çok pis bir şey.Tek yaptığı kaynayan suya makarnayı atıp üzerine sos dökecek olan herif onu bana pekin ördeği gibi anlatması inanılmaz sinirimi bozdu. Hadi dedim çocuk kendini bana beğendirmeye çalışıyor bozma ,salaklaşma ama asıl bomba sonra geldi. Zaten gelmese şaşardım.Doğru düzgün bir flörtüm olsa asıl o zaman bir tuhaflık olurdu. İkinci günden "zaten geç olur sen ben de kalırsın ehi ehi" mesajıyla içimde kırılan hayallerimin çıkardığı o iğrenç sesi duydum.Bir kere sen 30 yaşındasın ehi ehi ne lan!Artı ne etmeye sende kalıyorum acaba.. Geçiştirdiğim mesajından sonra bu sefer de "seni işten alayım sahile yüzmeye gidelim,akşam bende kalırsın", "işten sonra sana geleyim hadi bana bir makarna yap", " işten sonra bana gelsene sana majito yaparım,zaten bende kalırsın"...bu kadar da açık ha! dürüm yiyip bize geçelim mi mesajı da gelecekti ki dedim arkadaşım o libidonu bir yere bırak ilk önce...Seninle yatmayacağım,ciddi bir ilişki istiyorum, kendime macera aramıyorum dediiiim adam hala "seks ikimiz de istersek olar bence yeeaa" demeye devam ediyor...O seks girsin sana ya!! Arkadaşım sana iyi günler mutlu otuzbirler yazdım bastım engeli..

Ya kadınlarda yada pardon bazı kadınlarda bir özellik var ya hemen anlıyorlar kim piç kim efendi.Ben niye anlayamıyorum ya? Gayet efendi gözüken adamın içinden Nuri Alço çıktı resmen. Sonradan tabi ki bana yine estiler ki çok eserikliyimdir hemen başladı depresyon. Bu orospu çocuğu da hazırda bekliyor yalnız.Ne zaman kötü birşey olsa hemen "ben burdayııım,gitmedim ki bir yere" diye kafasını çıkarıyor.Havalar da ısındığı için depresyon hırkamı da giyemiyordum.Sonrasında "niye beni kimse sevmiyoooo" diye ağlamaya tam başlamıştım ki .."Dur ya ben niye ağlıyorum" dedim. Muhtemelen serçe parmak kadar aleti elinde dolaşan biri yüzünden ben neden gözyaşı dökecekmişim.

Büyük ihtimalle ya ben flört etmesini bilmiyorum yada genellikle işe yaramaz adamlar karşıma çıkıyor .. Arada üzülüyorum tabi yalnız oluşuma,aşksız kalışıma ama artık bu yüzden ,en azından bu yüzden, artık kolay kolay kendimi heba etmeyeceğimi biliyorum!

24 Mart 2017 Cuma

ben ben ben yine ben





  • 30 undan sonra erkeklere baktığında ilk düşündüğün şeylerden biri de "acaba benden küçük mü?" sorusu oluyor ve bu çok boktan!
  • Benimle sadece yatmak isteyen adamları artık hemen anlayabiliyorum.Mesela üçüncüsü sorusu "yalnız mı yaşıyorsun?" ise kenardan uzaklaşıyorum.Salağa bak hazırda ev var zaten diyecek.Derdim mokoko olsa sanki ben senin gibi göbekli,kokan herifi isteyeceğim!
  • İlk öpücüğümü yaşadım.Hiç matah bir şey değildi. Hatta fazla dil vardı. Ten uyumu olmaması böyle bir şey mi acaba? 
  • Ağda yapmanın acısız bir yolu yok. 

  • Bu aralar feci şekilde içip içip dağıtmak istiyorum.
  • Spor salonundaki o 45 kiloluk kızlar neden makyaj yapıyorlar ve neden sadece ben terliyormuşum gibi geliyor.
  • Erkeklerden hep aynı iltifatı duymaktan sıkıldım. "Sen çok tatlısın"!!!!  Tatlı matlı değilim lan ben seksiyim seksiiiiii ... (Yazarken bana da çok komik geldi,evet)
  • Dünya borca girip evlenerek halt ettiğini zannedip eve tıkılan, üstüne plan yapmadan yine matahmış gibi çocuk doğurup kendini meryem ana sanan kadınların sonradan düştüğü boşluğu gördükçe zevkten geberiyorum. Hastayım yemin ediyorum,kusucam bir gün kıskançlıktan.
  • Bana sürekli evlenmeyi öven insanlara yeni lafım:"Bekarım ve hayat bana güzel". Suratlarına ışık tutulmuş geyik gibi kalıyorlar valla:))
  • Utanması olmayan,haddini bilmeyen insanlara artık rahatlıkla siktiri çekebildiğimi fark ettim. Tahammül edemiyorum artık demek ki!
  • En  modern görünen herifler en kıro olanlar oluyor,niye öyle?
  • Bu aralar ne yesem fark etmiyor. Sürekli tansiyonum düşük.Hafif bir tırsma olmuyor değil.Saçma sapan yemekten en sonunda değerlerim dibe vurmuş olabilir
  • İşini severek yapan erkekler hep çok çekici gelmiştir bana ama öyle hava atmak için değil gerçekten işini yaparken dünyayı unutanlar vardır ya ha işte o tipler.
  • Şirketin verdiği arabanın anahtarlığıyla,labtopla hava atan midesi sırtına yapışmış tüm beyaz yaka çalışanlardan neffffret ediyorum.
  • Her boku yedikten sonra sırf anasından azar yedi yada patronu çemkirdi diye 12 sa bana mesaj atan "arkadaşlar" dan da nefret ediyorum.Sırf o iş için varsınız siz çünkü..O tüm negatif enerjisini boşaltır gider üstüne siz çatlarsınız..
  • İş yerindeki tuvaleti kullanmamak adına mesanem patlayacak bir gün
  • Haftanın altı günü makyajlı ve güzel giyinmişsem tık yok ama bir gün saçlarım yağlı ve suratımda at nalı kadar sivilce olsun karşıma dünyanın en tatlı adamını çıkaran karmanın taa burdan.....bacağım girsin sana karma,oldu mu?!!!!


























22 Mart 2017 Çarşamba

İtiraf...??!!!

Allah belamı verecek bir gün ama bakalım ne zaman???!!! Senin neyine flört sitelerinde takılmak.

Vuhuuu valla sapık kaynıyor oralar. Ayağına boşalmak isteyen mi,serçe parmak yalama meraklısı mı,kölen olmak istiyorum diyen mi? Yani sapıklık mıdır onu da bilmiyorum ama direkt "ayaklarına boşalmak istiyorum"diye mesaj alınca bir wtf is that ulan dedim içimden ( valla içimden öyle durumlarda wtf is that ulan diyorum,niye öyle bilmiyorum). Çok fazla role play meraklısı var, zaten skypecılar hemen kendini belli ediyor. Bir de ciddi anlamda şu fani hayatta gerçekten ne istediğine,kim olmak istediğine karar verememiş bir sürü adam var.Kafaları öyle karışık ki! Bunu görünce biraz rahatladım aslında (korktum da) ;bir  tek ben sanıyordum ama yüzlercesi varmış (oha yüzlerce herifle mi konuştun? ). Sorsan hepsi bakire kız istiyor ,sorsan hepsi hardcore uzmanı ama 30 yaşındaki adam toplamda 5-10 arası kadınla yatmış ve genelde sadece 1-2 kişi sevgili kategorisine sahip. Gerisi escort servis yada işte tek gecelik alkol aşımı sonrası gerçekleşen aktiviteler (ciddiyim bak). Zavallım bir de diyorlar ki; "çok memnun kaldılar" !!! Hımmm,para verdiğin için olabilir mi caba??!!  Birisi böyle böyle konuşurken dedim ki bak ben rahatsız oluyorum bu kadar açık konuşulmasından (öküze bağlama yani daha ilk cümleden demek istiyorum) . Adam hiç oralı değil. Dingil aklı sıra beni utandıracak! En son dayanamayıp "kaç dk sonra boşalıyorsun? Onu söyle sen .Öyle 5 dk içinde kalkışı tamamlıyorsan hiç uğraştırma beni" ...deeediim ( nasıl dedim bilmiyorum ama dedim yani...ben dedim..); beni engelledi :)))

Bazıları çok iyi işinde! Tam laf cambazı,dikkat etmek lazım! Ama şöyle bir paradoks var ! Kimse dürüst değil ama bir şekilde "kendilerine karşı" en dürüst oldukları yer de orası.Ayıp yok,günah yok,hoşuna gitmedi mi "engele bas" gitsin, istekler belli,amaçlar belli. Adam ben ayak fetişiyim diyor açık açık ve bu adam evli! Zerre zevk almıyor eşiyle birlikteliklerinden ama 5 yıldır evliler. Düşünsene aynı yatakta yattığın,aynı sofrada yemek yediğin,seviştiğin adamı tanımıyorsun.

Bazıları çok sorunlu.Hayata karşı muazzam bir öfkeleri var (içimden freud çıktı!) . Sürekli koymalı,sokmalı laflar vs ....

Bir de tabi ki kendimi en yakın gördüğüm grup: Sosyal açıdan beceriksizler. Karşısındaki insanla konuşamayan,tartışamayan,kendisine bakmayan, çabuk sıkılan, ilişki yürütmeyi beceremeyen, kendinden feragat etmeyen, eleştirilmeye gelmeyen insanlar...Bu insanlarla konuşmak çok zevkli ama biliyorsun ki gerçekte asla ama asla o şekilde konuşamayacağım insanlar. İki gün sonra o kadar uyuz edecekler ki tırnaklarınla gözlerini oymak isteyeceksin falan filan...

E ben o zaman ne bok yemeye dönüp duruyorum bu sitede...Çok yalnız olunca böyle oluyor.Başka açıklaması da yok! İnsan içine girince sanırım görünmezlik pelerini giymiş gibiyim yada başka nedenleri var. Neyse kapattım gitti ama bunları da görmek lazımmış.

Çok sıkıldım herhalde bu aralar yine. Evde makarnayı mideye indirirken youtube dan healthy morning routins,dıy face masks ve freeletics transformations videolarını izlemekten çok sıkıldım herhalde. Spora başlama fikri çok heyecanlandırıcı....Yaklaşık 5 dk falan sürüyor o heyecan ! Sonra daha ilk hareketlerde ciğerim ağzımdan çıkacakmış gibi olduğundan hemen vazgeçiyorum ama illa bir gün zorunlu olacak. Ağır ataklı ,kahvenin ve sigaranın bokunu çıkardığım günler yok artık ama disiplinli de değilim;olabilen insanlara imreniyorum hala.Kendime çok gülüyorum bu aralar,çok sinir oluyorum,yine büyük büyük kararlar alıyorum:))


20 Ocak 2017 Cuma

Christine Chubbuck

Bugün tesadüfen aşağıdaki internet içeriğine denk geldim.Canlı yayında intihar eden bir kadın.Buraya kadar belki de bipolar bozukluğu dahil pek önemsemedim ama yazıyı okudukça ve o kadında kendimi gördükçe (kelimenin tam anlamıyla) kendimden korktum ...Böyle bir cesaretim olabilir mi acaba? Günlük rutinim,kahkahalar, yapılması gereken işler arasında bir an sıyrılıp bunu yapabilir miyim acaba?

Florida yerel televizyon kanallarından Kanal 40'ta her sabah 9'da Succoast Digest adlı programı sunuyordu Christine.
Her şey yolunda gibi görünürken programın başlamasından 8 dakika sonra birden masasının altından 38 kalibrelik tabancasını çıkardı, sağ kulağının arkasına dayadı ve izleyenlerin gözü önünde tetiğe bastı.

Program ekibi bunun profesyonel bir şaka olduğunu sanmıştı. Oysa her şey şok edici bir şekilde gerçekti.

Teknik ekip önce ne yapacağını şaşırır. Daha sonra ekran karartılır. Sonra bunu da yeterli bulmayarak bir film yayınlarlar. Yayını izleyen insanlar, polisi ve kanalı aramaya başlar.
Tetiği çekerken "Kanal 40'ın sizlere en taze 'kan ve şiddet' haberlerini sunma politikası gereğince bir başka ilke daha canlı canlı şahit olacaksınız: İntihara teşebbüs." cümlesini kurmuştu Christine.
Hazırlayıp sunduğu sabah programı, o bölgedeki şiddet olaylarını konu alıyordu. Madde bağımlılarına, alkoliklere, aile sorunlarına, cinayetlere dikkat çekiyordu.
Televizyonda gösterilen şiddet olaylarından bıkmış usanmıştı Christine. Ama bir gün bu programda tanık olunan en kanlı olayı gerçekleştiren de ta kendisi olacaktı.
İntihar gününden üç hafta önce intihar üzerine bir program yapmaya  karar verir. Bu program için ziyaret ettiği polislerden intihar yöntemleri hakkında bilgi alır. Yaptığı bir söyleşide polis, Christine'e en etkili yöntemin ne olduğunu anlatır: 38 kalibrelik tabanca kullanarak şakak yerine kafanın arkasından kendini vurmak.
Üç hafta sonra aynı yöntemle intihar edecektir Christine.
Editörlerinden Rob Smith'e, intiharından bir hafta önce, silah satın aldığını ve kendini öldüreceğini mizahi bir dille anlatmıştır. Rob Smith sadece gülüp geçmiştir.
Haber yayın yönetmeni onun tuhaf mizah anlayışlı, nükteci ve biraz da sivri dilli bir kadın olduğundan bahsediyor. 29 yaşında olmasına rağmen bakire olduğunu açıkça söylemekten çekinmezmiş. Yine de uzun soluklu romantik bir ilişki kurma konusunda başarılı değilmiş ve bu konu onu fazla rahatsız ediyormuş.
Asla yaptığı işte iyi olduğunu düşünmez, her daim kendisinden şüphe duyarmış Christine. İş yerinde sürekli kendini ve yaptıklarını eleştirir, her konuda aşırı alçakgönüllü davranır, kendisine edilen iltifatları kabul etmezmiş. Hiçbir zaman hiçbir şeye uyum sağlayamadığını düşünürmüş.
1970'te aşırı doz almayı denemiş ama hayatta kalmış. Ailesi 'Chrissie huzur bulsun' diye depresyon tedavilerine yirmi yıl boyunca yüklü paralar harcamış. Ancak Christine kısa süreli düzelmeler dışında bipolar olarak yola devam etmiş.
Yayın yönetmeniyle sık sık tartışırlarmış. Yapmak istediği yenilikleri gerçekleştiremezmiş. Bu yüzden de yerel televizyondan kurtulup ulusal televizyonlarda çalışmak istiyormuş.
Bir gün bu fırsat ayağına kadar gelmiş; ulusal televizyondan bir yapımcı, Kanal 40'tan iki kişiyi kendi kanalına almış, üstelik onlar Christine kadar deneyimli kişiler olmamasına rağmen. Bu da Christine'i fazlasıyla etkilemiş.

Kasık bölgesindeki ağrı için doktora gittiğinde iki yıl içinde hamile kalmazsa, bir daha çocuk yapamayacağını öğrenmişti. Sağ yumurtalığı alınmıştı Christine'in. 29'unda olmasına rağmen bakire olan ve uzun soluklu romantik ilişkilerde iyi olmayan Christine için yıkıcı bir etki olmuştu bu.
.....