25 Aralık 2018 Salı

Bu da bitti...

2018 ilginçti..

Kiralık hayatım bitti;borçlu hayatım başladı.Yani ev aldım.Kendine ait bir ev ile bir süre eski alışkanlıklar devam etse de yıl ortasına doğru nihayet BANA AİT kavramı ile hayatımda da düzenlemeler yapabildim.

Kötü cildim için uzun süren bir tedaviye başladım ve istikrarlı davranabildim. Cildim düzeldi

Daha iyi beslendim,kilo verdim ;vermeye devam ediyorum

Alış veriş bu yıl sadece cilt ürünleri için geçerli oldu ve gereksiz hiçbir şey almadım.

İşletmede yalnız kalmanın verdiği sorumlulukla daha fazla şey öğrendim.İdarecilik ve yöneticilik kavramları benim sandığımdan (en azından olması gerektiğini düşündüğümden ) çok çok farklı işliyormuş.Ziyan yok bunu da öğrendim.Ancak maaşlar konusunda bulunduğum pozisyon nedeniyle edindiğim bilgiler midemi ekşitmedi değil. Benden kat kat fazla alan adamların pişkince isyanları ve benim çalışmamı kıyasladığımda (doğal olarak) az ve öz çalıştım (bu kibarca söyleme şekli) . Benimle direkt ilgili olmayan hiçbir konuda yorum yapmıyorum,yaptığımı da satıyorum.Benden fazla maaş alan işçi/formen mi olur lan?!!  İdarecilik konusunda hala öğrenmem gereken şeyler var ama en önemlisi bir işverenin "sorumlu" tuttuğu kişiyi o sıfata uygun davranması. Bu olmadıktan sonra sen istersen özel güçlere sahip ol "iş yaptırabilme" kabiliyetin (yada imkanın) sınırlı kalıyor. İş konusunda da artık kesinlikle kimseyle kavga etmiyorum (en azından gereksiz yere) .Uygun cümleler,uygun zamanlarda söyleniyor ;hepsi bu. Zaman zaman bu yaptığım vicdanımı rahatsız etse de ,iş yapmayanın yapmayanını müdür sıfatı verirse iş veren veya maaş dağılımında batırırsa ,"idareci" dediği mühendis de böyle yapar.Üzgünüm (değilim tabi ki!). Her şeye ve herkese o kadar koşturuyormuşum ki;kendime tembel dediğim zamanlar da dahi, biraz elimi çekince telefonlar çalmaya başladı. İnsanlar kendi görev bilinci ile yada zorunlu oldukları iş konularında dahi yönetilmek ve yönlendirilmek zorundalar ve bunu bu şekilde görmek ilginçti.Ancak kendimi biliyorum yine duramam ben koşturmaya devam ederim;kontrolü seviyorum sanırım:)

Kıskandığım (öyle sandığım) insanların kendi içinde nasıl bir riyakarlık ve inkar dünyasında yaşadıklarını görünce biraz olsun kendi kendimle barıştım.

Geçmişe ait kavgalarım,haksızlıklara kafayı takmamak için meditasyon yapıyorum (benim gibi salt mantık delisi birine komik geliyordu ama işe yarıyor)

Uzaktan da olsa,bazen tutkuyu hissetmek iyi geldi..Bu yıl biraz daha sosyalleşmeye çalışacağım..

Bana iyi gelmeyen kimselerin yanında durmadığımı fark ettim.Kendimi o kadar uzun süre şartlamışım ki artık direkt uzaklaşıyorum bu ortamlardan/insanlardan..

Çok eskide kalan,çok sevdiğim birisinin sesini yeniden duydum.

Ablam yeniden kötüleşiyor diye çok korktum.Elimdeki hazinem, ablam,kardeşim,en iyi arkadaşımın başına artık kötü şeyler gelsin istemiyorum.bu yıl biraz da onun ruh sağlığı için uğraştım.Geçirdikleri yüzünden söylemese de içinde nasıl bir isyan olduğunu tahmin edebiliyorum..

Tüm arkadaşlarımı (bu kategori önemli) ihmal etmeden aradım bu yıl.İyi/kötü günlerinde yanlarında oldum..

İş çevresinden bir yakın arkadaşımın düğününde kıskançlığım nedeniyle neredeyse ağlayacaktım. İçimdeki o saf hayal kırıklığı ve isyanla tanıştım.O ak pak karşımda duran kıskançlıkla gözlerim doldu; herkes çok mutlu olduğumu sanırken...Bu mutluluğu neden ben yaşayamadım kıskançlığıydı..Hiç bir şey göründüğü gibi değil oysa ki..Sonradan anladım...Kıskandığın şeyler sonradan şükürler olsun ki olmamış dedirtebiliyor..

Kendi olumsuz taraflarımla yüzleştim.Hoş bir karşılaşma değildi ama yapmak zorunda olduklarından kaçamıyorsun..

Bu sene daha çok kitap okudum;devam ettirebilirsem ne mutlu..

Nihayet gözlüklerimi değiştirdim (çok para gitti ya)

Sigarayı azaltsam da hala bırakamadım

Arada halen kendimi üzgün hissediyorum,sanırım bununla da barışmayı öğreniyorum.Zaman zaman yine dipte hissediyorum.Bir nefesle yukarı çıkmaya çalışıyorum her zamankinden farklı olarak.

Hala bir sevgilim yok:/ Seks de yok :/:/ Biraz şey gibi oldu..hımm..neyse yorum yapmicim..!! :))


Böylece geçti bitti diyelim mi? Hadi  2019 ,sana da hiç hazırmışım gibi gelmiyor ama ne sürprizler hazırladın bana
bakalım?! :)











15 Aralık 2018 Cumartesi

Bazen üzgün hissedersin;belki de çoğu zaman..Depresif olabilirsin..Kendini böyle de tanımlayabilirsin..

It's fine..It's ok..It's all okey..


4 Aralık 2018 Salı

Adam gibi adam yok (mu gerçekten?)

            Geçenlerde sırf evlenmek için evlenen bir arkadaşımı ziyaretim sonunda aklıma geldi bu. 30 lu yaşların ve kendisine olan ilgiden,isteklerinin yerine getiriliyor olmasından dolayı "evli olmak" için evlenmişti ve şimdi yeni kimliği ve yeni evi ile o kadar meşguldü ki bir sene öncesi ona asır gibi geliyordu (hala buna şaşıyor olmamalıyım ama şaşırıyorum)Ona göre adam gibi adamdı ve ben kimseyi beğenmiyordum.Peki bana göre adam gibi adam kimdi? Kendi kıstaslarında (olumlu yahut kaçırılmayacak parça) uygun kişiyi neden beğenmiyordum?
  • Ben ki çalışma hayatının ne zor olduğunu ,erkeklerin içinde çalışan birisi olarak neleri göğüslemem gerektiğini öğrenmiş birisiyim (çalışma  hayatında kadın olma kartını oynamayacağım ama cidden zor) ve buna rağmen en az şikayetle çalışıyorum. Buna karşın hayatın her alanında işinden,çevresinden vs vs şikayet eden adamları istemiyorum...
  • Eskiden beri para biriktirme huyum vardı.Her zaman hesabımı bir şekilde bildim.Evimi aldım,en iyi yerlerde yemeğimi yedim,tek başıma tatile de gittim.Bunun yanında 30 larına gelmiş bir erkeğin hiçbir birikimi yoksa ve bir şekilde ailesinden destek bekliyorsa (ciddi konularda tabi ki aile destek verebilir ama bir zahmet kredi kartı borcunu öde) o adam SORUMLULUK sahibi bir eş olmaz canım,O-LA-MAZ!. Evlilik onun için zincirlere vurulmak olur sadece.
  • Birini çok çok severek ,aşık olarak evlenemeyebilirsin! Bence gayet doğal bir durum bu.Önemli olan aynı frekansta olmak.Bazen sevgi hiç beklemediğin şekilde ortaya çıkabilir.Sevgi zannettiğin ise karşı tarafın saygısızlığı,özensizliği yada şiddetiyle çok kısa sürede yok olup gidebilir.
  • Çorabının yerini bilmeyen bir adam bana KADIN DEDİĞİN YERİNİ BİLECEK diyemez!Üzgünüm ama diyemez!
  • Evli bayan arkadaşlarımın konuşmalarını dinliyorum (evet herşeyi konuşuyorlar) .Nasıl kısa süreli olduğundan,canlarının acıdığından,pis kokmalarından...şimdi bunlar karşılıklı tatminsizlikler de olabilir.Yani belki bir kısmı kadından kaynaklı sıkıntılar da olabilir ama çoğunluk böyle!Bu konuda ahkam kesebilecek son kişiyim tabi ki ama şöyle bir şey düşünüyorum.Eğer bu kadınlar "kadın" olarak mutlu edilemiyorlarsa dilleri çatallaşıyor,kimse mutlu olmasın istiyorlar yada evde huzursuzluk çıkıyor en basitinden (her şey yolundayken sırf kendi istediği olsun,dizginleri elinde tutmak için huzursuzluk çıkaran kadın da var ;o ayrı). böyle bir evliliğim olsun istemezdim.
  • Evlendiğinde bir de yukarıda bahsettiğim bir güç savaşı olduğunu görüyorum genellikle.Benim ailem senin ailen gibi saçma sapan yerlere varacak savaşlar hem de! Buradan başlayarak taktikler,oyunlar, kandırmacalar, trip atmalar başlıyor...Düşünüyorum da sürekli böyle bir ortamda olmayı kim ister ki?!
  • Evlendiğin zaman artık BEN olmaktan çıkıp BİZ oluyorsun ;burası tamam! Ancak kendime ayırabileceğim ufacık bir zamanım bile kalmıyorsa ve %100 O'nun annesi olursam ne olur? Ki maalesef yemekten sonra kendi tabağını bile kaldırmaya üşenen o kadar çok erkek var ki..Aslında bunun için onlar suçlu değiller;anneleri suçlu çünkü öyle yetiştiriyorlar. "Aman oğlum bir şeye dokunma ben yaparım,ben ütülerim,ben yediririm". Bu örneğe çok benzeyen iki erkek kuzenim var.Biz kızlar her şeyi kendimiz yapmışken bu paşalar böyle şımartıldığı için 30 larında hala babaları tarafından destek görmeden yaz tatiline bile çıkamıyorlar! Acınası bir durum..
  • Evlenen çiftlerde gördüğüm bir durum var. Adamlar ister halı saha maçı olsun ,ister maç izleme olsun veya benzer başka sebeplerle erkek erkeğe(!) akşam dışarı çıkabiliyorlar ama kadınlar hep evde ,hep ama!!! Belki ilk bakışta çok normal ,ne var bunda diyebileceğin birşey ama o adam bir şekilde stresini atabiliyor sen ise evde yalnız veya çocuklarla oluyorsun yine..  
İstisnalar vardır elbet;kocasına kök söktüren kadınlar gibi ;aldatan kadınlar gibi (her türlü aldatma) yada eşini kullananlar (soy adını,gücünü,parasını kullananlar ki bu da bir çeşit aldatma oluyor) ama çoğunluk gördüğüm durum bu olunca o çok istediğim MÜŞTEREK HAYAT ARKADAŞLIĞI en büyük fantezi olarak kalıyor!                                                                                                                        

20 Kasım 2018 Salı

Ben ben yine ben [2]


Bu aralar kendimle ilgili sevdiğim şeyleri gözden geçirmeye başladım yine

  • 20 dk lık yabancı diziler
  • Banyodan sonra saçından gelen temiz koku
  • Manikür/pedikür  ve tüm nemlendirici maskelerin hastasıyım
  • Markette,parklarda,kafelerde göz göze geldiğim küçük çocuklara baş parmağımla selam vermek ve karşılığında tavşan dişleriyle gülümsemeleri
  • Ev temizliği ve duş sonrası akşam ışıkları kapatıp milattan önce kalmış mp3 teki 90 lı yıllara ait şarkılarımı dinlerken sütlü kahve içmek
  • Ailem yanımdaysa onlara pazar kahvaltısı hazırlamak (yengeç burcu olmanın verdiği dayanılmaz domestik taraf)
  • Madam cocco,english home ve evle ilgili satış yapan tüm mağazalar gezmek .Satın almasam bile her şeyi incelemek (yengeç olduğumu söylemiştim di mi)
  • Evde iç çamaşırlarıyla gezmek (çünkü neden olmasın)
  • Hamama gitmek  (Kese olmak,fin hamamında içimin mentol ve buharla dolması ve tabi ki masaj;dünyanın en güzel şeyi bence)
  • Profiterol  (ufff çocukken babam Vittoria pastanesinden alırdı;tüm suratım çikolata olurdu)
  •  Antakya'da humus yemeyi,Adana'daki sokak şalgamcıları ve göl kenarında bici yemeyi.
  • Körfeze inip balık tutanları seyretmeyi
  • Etrafa çaktırmadan kavga eden çiftleri seyretmeyi (çok hikaye çıkıyor oradan ve evet çok şey gözlemliyorum)
  • Gece rutini yapmış olmam (temizlik ve cilt bakımı ile doyum da diyebiliriz aslında)
  • Zorunlu hissetmediğim zamanlarda keman çalmak
  • Limonlu çayım (her zaman)
  • Sevmediğim insanlar ve programsız değilse misafir ağırlamayı (çat kapı gelen insanları sevmiyorum/sevmeyeceğim),onlara yemek yapmayı,büyük kalabalık sofraları
  • Dua etmek (Şeker portakalı romanında Zeze buna "Tanrı ile sohbet etmek" demişti.Onu okuduğumdan beridir sohbet etmek daha samimi geliyor;tek taraflı bir sohbet olsa da hoş bir duygu)



19 Kasım 2018 Pazartesi

19.11.2018

E hani iyiydim ben?

Son günlerde kendimi telkin ve iyileştirme çabalarım sonuç veriyordu.5 kilo verdim,cilt bakımı sonuçlarını vermeye başladı.Evim temiz,giysilerim sigara kokmuyor,akşam yemeğimi yapıp yiyorum. Yürüyüşe çıkmaya devam ediyorum.İşlerim iyi gidiyordu...

Ben kendimi mi kandırıyordum? Neden sabahın 4 ünde iç sıkıntısıyla uyanıp (ki çok da uyuduğum söylenemez) kendimi balkonda buz gibi bir havada sigara içerken yakalıyorum?

Neden bir yıl öncesine döndüm birden bire? Bu bıkkınlık neden? Dokunsan yılların birikmiş göz yaşı var bende;neden peki? Şükür duygum vardı hani? İşim için,az da olsa maaşım için,sağlığım için,hayatım için....

(İşimden memnun değilim.Beni tembel,sorumluluk almaya korkan biri haline getirdiği için.Her türlü sorumluluk karşısında hala az maaş aldığım için. Borçlarımın fazlalığından hayatımda ilk defa geçim sıkıntısı çektiğim için.Sağlığım ona baktığım kadar iyi. Hayatım hakkında yorum dahi yapmak istemiyorum.Ya olursa sandıklarım ve ya olmazsa diye korktuklarım arasında bocalayarak geçiyor)

Bazen ne kadar zorlasam da hayat sıkıntıları katlanabileceğim sıkıntıların baraj sınırını geçiyor işte.Şükür duygum dahi önleyemiyor. Belki de uykusuzluktan yada muhteşem yalnızlığımdan.

İç sesim: İyisin,iyisin,iyisin....Sakın kendini bırakma, iyisin!

15 Kasım 2018 Perşembe

3 gün 3 erkek

Başlık biraz tuhaf oldu ama oldukça ilginç bir haftanın özeti

1. erkek bir süredir uzaktan tanıdığım(!) benim küçük hazzım. Ne kadar süre görüşmeye devam ederiz bilmiyorum ama onunla olan her şey yarım olduğundan ,ve olacağından, kimsenin hayatında misafir oyuncu olmak yada kimsenin hayatımda misafir oyuncu olmasını istemediğimi daha net anladım.Daha fazlasını istiyorum;tutkudan fazlasını.Sağlıklı bir ilişki istiyorum.

2.erkek yine bana uzaktan ve beni instagramdan eklemiş biriydi. Sözde tinder dan bularak eklemiş ki tinder kullanmıyorum.sonrasında "önerilenler" kısmından bulduğunu söylese de bu da inandırıcı gelmedi çünkü hiç ortak arkadaşımız yok. Hiçbir şey yaşamadım.Arada konuşmalarımız dışında elle tutulur bir şey de yok.Ruhsal tatminim için var ve büyük ihtimalle de onun için bir ihtimal yaşadığı şehre gidersem sorunsuz bir macera olacağım.Daha fazlasını istiyorum;ihtimalden fazlasını.Sağlıklı bir ilişki istiyorum.

3.erkek (ki en eğlenceli ve ibretlik olan da bu) beni yine yaşadığım şehirdeki at çiftliğinde çektiğim bir resimde görüp instagramdan mesaj atan,benden küçük ve sonrasında da gördüğüm kadarıyla benden kısa biri(yazmıştım bunu ) . İşin özeti yılların verdiği kuraklıkla üzerine atlarım diye tahmin ettiğim biri için bile olmayınca olmuyor dedim.Ancak bununla da kalmadı ! Üstünden 2 ay geçtikten sonra engellediğim numarasından arayıp ulaşamayan üstüne başka numaradan arayıp benimle konuşması gereken önemli bir şeyinin olduğunu söyleyen çocuk whatsup üzerinden benden borç para istedi. Bir kere kahve içtiğim adam , görüşmemizin üzerinden iki ay geçmiş birisi,numarasını dahi engellediğim birisi icralık borcu için benden borç istiyordu. Yanımdaki kız arkadaşıma gösterdiğim zaman telefonu elimden alıp küfretmemek için kendini zor tuttu. Şimdi gelelim konumuza . Ben çok mu garanti duruyorum acaba dedim.Çok mu safım? (yoo değilim biliyorum) ,çok mu vur ensesine al lokmasını bir sıfatım var? Hayır bunların hiçbiri değilim. Sadece çok fazla görgüsüzlük,çok fazla gereksiz cüret ve saygısızlık var.Daha iyisini istiyorum; sağlıklı insanlar istiyorum çevremde..

Bunu da görmek gerekiyormuş..

9 Kasım 2018 Cuma

sex and the city

Vakti zamanında izlediğim ve bana "üfff derdiniz bu mu yahu" dedirten bir diziyi tekrar başa sararak izlediğimde farkettiğim konuların ne kadar da hala günümüzde aynı olduğu.
4 ana karakter kadın üzerinde seks ve ilişkiler üzerine bir dizi.Her biri kendi uç noktalarında; Carrie,Samantha,Miranda,Charlotte...

Dizide gözümüze sokulan galeri açılışları,moda takibi,ayakkabı sevdası yada dekorasyon kavgası belki de gerçek bir kadının yaşam kavgasında en son düşüneceği şeyler ancak bütün bu yan süsleri geçtiğinizde her bölümdeki konu başlıkları yeterince mantıklı.

Bağlanamayan erkekler/kadınlar
Sadece güzel vücutlarla yatan adamlar
Kendine güvenen kadından korkan erkekler
Gerçek yüzünü saklayan kadınlar
Penis uzunluğu,kalınlığı...ve bir ilişkiye etkileri
Kendini imparator olarak gören erkekler ve egoları
Kadının çalışan,iş sahibi bir bireyden ilişkideki kadın,evdeki kadın,anne olan kadına evrilmesi
İlişkide ve aldatmada mantığın olmaması
Bazen seksin sadece seks olması bazen de her şeyi ifade etmesi
Dışarıdan normal gözüken her insanın evde veyahut yatak odasında bambaşka karakterlere sahip olabileceği
Bazen her zaman her yerde orman kanunlarının işlediği
Herkesin biraz Samantha gibi hayatı ve anı yaşayan,biraz Charlotte gibi gerçek aşka inanan ve biraz Miranda gibi mantık düşkünü ve biraz da Carrie gibi aklı karışık olabileceği gerçeği..

Ps:Kendimi daha çok Miranda&Samantha karışımı olarak görüyorum :)


5 Eylül 2018 Çarşamba

Değişik birşeyler

Son günlerde beni bu zamana kadar yoran,sinirlendiren,üzen her şeyi ve herkesi olduğu gibi kabul etme fikrinden sonra oldukça rahat ettiğimi söyleyebilirim. "Kimse sana karşı değil,herkes kendinden yana" fikriyle artık hoşuma gitmeyen tüm durumlara ve insanlara bakış açımı yani tavrımı değiştirme kararı aldığımdan beri dışarıdan gösterdiğim huzurlu ve mutlu yanımı bu sefer gerçekten içimde hissetmeye başladığımı fark ediyorum. 

Geçmişte yaşananlardan dolayı artık babamdan,annemden ,eski müdürümden,iş çevremden sürekli sürekli yakınmaktan bıkmışım.Belki de ortada doğru yada yanlış yok.Sadece insanlar değişiyor.İnsanların doğruları değişiyor.Onlarla kavga etmek yerine onlarda ,o insanlarla ortak paydada beni buluşturacak,onlardan öğrenebileceğim; işime yarayan,güzel olanlara bakıyorum.

Her insanın kendine ait bir kalesi var.Benim kalem evim mesela,annemin kalesi babamdan çekinmesi ve geçmişte yaşadıkları,ablamın kalesi okuldaki odası,babamın kalesi eskide kalmış ve abarttığı (ve dahi öyle olmasını istediği) iş hayatı.Hepimiz bu kalede güvendeyiz ama kendimizi gerçekliklerden öyle güzel saklıyoruz ki kafamıza vurula vurula hayat gösterdiğinde drama yaşıyormuşuz gibi geliyor. Hayattan bana gelen her şeyi olduğu gibi kabul etmeye başladığımdan beridir kendi kalemden çıkmaya da başladığımı fark ettim. Orası huzurlu,insanlardan uzak,kimse beni üzemez diyerek kendimi hapsettiğim yerde insanlardan uzaklaştıkça kendi şahane doğrularım arasında boğulduğumu gördüm.Kendi çizgilerimi belirleyerek insanların arasına karışmalıyım, görmeliyim, konuşmalıyım.

Bu zamana kadar çok şey kaçırdım ama zararın neresinden dönülürse kardır diyerek son bir haftadır o çok istediğim ama adım atmaya üşendiğim disiplinli hayatıma girmiş bulundum.Günlük görevlerle başladım şimdilik.Bazen işten gelince yine dışarıdan yemek söyleyip internet başında mideye indirme fikri cazip geliyor ama bu sefer kendimi zorlayıp yürüyüşe çıkıyorum.Evi temizliyorum,bakımımı yapıyorum,kendi yemeğimi pişiriyorum..Ufak tefek başladım işte..Kıskandığım kız arkadaşımı arayıp buluşacağım;çünkü onu kıskanmak kendime daha fazla üzülmekten bir işe yaramıyor.Kendime üzülmekten, durup durup kızmaktan,hedefsiz olmaktan yoruldum. Kendimden bunaldım. Kim bana bundan daha büyük bir kötülük yapabilir ki? 

Yeni evimle beraber 34 yaşında değişmeye başlıyorum...

İnsanlara şans vermeliyim demiştim.Bir süredir beni takip eden ve buluşmak için ısrar eden adamla kahve içmeye gittiğimde ise bazı şeylerin asla değişemeyeceğini anladım. Eğer hoşlanmıyorsan yapacak bir şey yok. Ayrıca,üzgünüm ama, kısa erkelerden hoşlanmayacağım sanırım;ben kısayım zaten!! Israrla karşısındakinden de güzel sözler isteyen, nedense ne olursa olsun bir kadına illa prensesmiş gibi davranıldığında o da karşısındakini sevmek zorundaymış (başka türlü olamaz) gibi gören bir erkeğe de ilgim olamaz. İlk buluşmada büyük romantik sözlerin söylenmesi hoşuma gitmedi daha fena soğudum. Asıl ilginç olan orada gözümün içine bakan biri vardı ve ben kahve nerede kaldı diye düşünüyordum. Kendimle gurur duydum. O kadar yıllık kuraklıktan sonra benden hoşlanan ilk adamın üstüne atlarım diyordum ama gerçeklikle abazanlığın farklı olduğunu görüyorum. Bu şekil bir arayışta değilim demek ki ! Ancak buna da olumlu tarafından bakıyorum; görmem gerekenleri gördüm;bolca iltifat aldım ve yalana da gerek yok egoma iyi geldi.Buna pozitif bencillik diyelim.

27 Ağustos 2018 Pazartesi

Daddy issues

Var böyle bir şey..İlk önce buradan başlayalım.
Hoşuma gitsin yada gitmesin bir kız çocuğunun erkek figüründe ilk örnek aldığı kişi babası oluyor.Ona davranışı,sevmesi,ilgilenmesi,konuşması..Bunların hepsi ilerideki yaşlarda erkeklere yaklaşımını belirliyor.

Eğer ailesine ilgisiz,bencil,istediği zaman yada hoşuna gitmeyen bir durumda şiddete başvuran, parasını ailesinden saklayan ,yalan söyleyen (becerememesine rağmen), saçma sapan hikayeleri ile kendi içinde bambaşka bir hayat yaşayan bir baba varsa karşınızda işte o zaman "erkek figürüne" dönüşen kız çocuğu oluyor;tıpkı benim gibi.

Erkeklerin içinde çalışıyorum.Zor olan her şeyi seviyorum, hep kendi başımın çaresine baktım;o yada bu şekilde, o yüzden erkek gibiyim.Çevremde gördüğüm kadınlardan farklı oluşum bu nedenden sanırım. Kadınların "erkek değil mi canım yapacak tabi" dediği tüm işlerin benim hayatımın standart gerçekleri olduğunu gördüğümden beridir bu şekilde düşünüyorum..Hayatta kalma adına sevindirici bir şey tabi ki bu. Ancak hem erkek hem de kadın olmaya çalışmak zor.Bir şekilde ruhunuz isyan ediyor.

Tek sıkıntı bu noktada da çıkmıyor.Bir kadın olarak kendimizi ilk beğendirmeye çalıştığımız kişi de babamız. Eğer ki "bana mı diploma alıyorsun,benim için okul birincisi olma" gibi acımasız gerçekler yerine kısa bir aferin alırsan herşey daha güzel gelişebilirdi. ama öyle olmadı.Ben ne kadar zorunu başarırsam bir gün o iltifatı alacağım diye çalışmışım gibi geliyor bazen;aldım da zira, ama o zaman da isteğim ve sevgimin kalmadığını fark ettim.Beğenilme ihtiyacı öyle bir noktaya çıkıyor ki sürekli olarak onaylanma gereksinimi duyuyor(du)m. Her şeyimle hem de ..Saçım,elbisem,işim,kilom vs vs..bitmek bilmeyen onaylar silsilesi...Bıkmışım onu fark ettim..

Kendimi sevmediğim halde sevdirmeye çalışıyordum.Mesela kimse bana laf sokamaz çünkü en ağır şeyleri ben kendime söylerim.Sevmiyorum kendimi.Kendimle dalga geçmek en iyi yaptığım şeylerden biri.Kendini sürekli sevdirmeye çalışan bu kızı sevmiyorum.Çevresinden sürekli gizliden gizliye aferin bekleyen,takdir bekleyen bu kızı sevmiyorum. Burada bile kendine sürekli acıyan bu kadının sevilme ihtiyacını sevmiyorum.

Geçmişe dönüp bakıyorum da bencilliğinden en zor zamanlarımda (zamanlarımızda) beni yalnız bırakmış, şiddet uygulamış,en güzel zamanlarımı hatırlamamış bir adam görüyorum karşımda. Eğer onun frekansında konuşur ,hareket edersen iyi ama yok kendin olursan arıza çıkıyor.İşte bu yüzden herkese karşı naziğim belki olmak istemediklerime bile! Yeter ki sorun çıkmasın!



Dikkat ettim bunu değiştirmişim son zamanlarda.Hayır demeyi öğrenerek, yeri geldiğinde karşı koyarak.Zaten yalnızım;ne kaybederim ki! Sadece kendisi yalnız kaldığında beni arayan, ilgileniyormuş gibi yapan ne bir baba (ne kadar çok sevsem de),ne de bir adam istemiyorum...



8 Ağustos 2018 Çarşamba

Kendime Notlar-2

Daha önce kendi gerçekliğimle başkasının yazdıkları aracılığı ile yüzleşmiştim.Ancak değişiyorum ve görüyorum ki evlilik istemiyorum! En azından çevremde gördüğüm cafcaflı,hikayesi bol ve iki insanın hayatını birleştirmesinin önüne geçen tüm o görgüsüz ihtişamı istemiyorum. Sonrasında devam eden çift olmanın verdiği sosyal baskıyı da istemiyorum...burası net! Bazı yalan dolan hikayeleri daha net görmeye başladığımdan beri içimdeki hasetlik duygusu da yok oluyor!
Kendimle ilgili ise her gördüğüm adamı "evlenilecek adam mı" kategorisinden çıkarıyorum. aslında daha önce sevgililerim olsaydı belki bunları görmek için bu kadar kendimle tartışmam gerekmezdi;önemli değil!

Güçlü olmak istediğimi biliyorum artık.Her açıdan güçlü olmak! Böylece bu lanet topraklarda daha özgür olabilirim bir nebze(belki).

İdeallerimi de boş boş işlerde yitirmek istemiyorum.İşim beni mutlu etmiyorsa ama mecbursam işe gidip gelirim ama ideallerimi gerçekleştirebileceğim bir şansı da zorlarım.


9 Temmuz 2018 Pazartesi

İşletmede yapmam gereken işler,işlerin belirsizliği,hayatımın tek düzeliği,şükür ettiklerim,içimde yaşayamadıklarım,muazzam özgüven eksikliğim,korkularımla hoşgeldin 34!
.....
....
....
(İÇ SES: FUUUUCK!!!)

31 Mayıs 2018 Perşembe

İş hayatı nedir ne değildir

Vakti zamanında sıklıkla bir blog yazarından kopyaladım;evli adam mıydı neydi? Kenarda dursun..

"......Aslında bunların hepsini açarım. İyi de açarım.  Fakat şu son iki üç günde görüp şahit olduklarım, benim yirmi senelik profesyonel hayatımda öğrendiklerimi en üst mertebeden özetler ve teyid eder nitelikte geçtiğinden, sıcağı sıcağına yazayım dedim. Bazılarını sonradan deşmeyi planlıyorum.

# Patronun -ya da üstünüzün- kafasının nasıl çalıştığını anlamak, yapmak istediklerinizi nasıl yapacağınızı ve daha da önemlisi, yaptıklarınızı -yapmayı planladıklarınızı- ona nasıl sunacağınızı etkiler. "Sunum" -sunacağınız şey birebir aynı bile olsa- önemlidir. Patronun -ya da üstünüzün- kafasının nasıl çalıştığını anlayamamak, hayatınızı zorlaştırır. Aynı şeyleri yapacak olsanız bile. Nokta.

# Bir şirkette herşey değişebilir. Patron değişmez. Sadece ikna edilebilir. Fakat değiştirilebilemez. Değiştirmeye çalışmayın, ikna etmeye çalışın. Lafınızla değil, yaptıklarınızı konuşturarak. Olmuyorsa çok zorlamayın. Sınırda bırakın. Yoksa sizi değiştirirler. Nokta. 

# "Ben gencim, akıllıyım, eğitimliyim, her b.ku biliyorum, kodum mu oturturum" yaklaşımı, by default doğru bir yaklaşım değildir. Koyunca oturtacak kabiliyette ve zekada olsanız bile, bunun üslubunu tuttaramazsanız, sizi oturtmaya çalışacak hevesli çok olur. Neyi bildiğiniz kadar, onu nasıl sunduğunuz, tartıştığınız da önemlidir. Nokta.

Tartışmayı bilmek, iyi bir yönetici ya da etkili bir profesyonel olmanın en önemli şartlarındandır. Tartışmada hep kaybeden -ya da kazanamayan veya eşit gelemeyen- tarafta olmak, fayda-zarar maliyeti yerlerde sürünen bir zaaftır. Devam ettirilemez. Türk usulü tartışmak, yani kafa kafaya vuruşmak, genellikle ortadaki konunun büyüklüğüyle orantılı cesamette bir hezimetle sonuçlanır. Elinizde sağlam kozlarınız yoksa, kaçınılması gereken bir durumdur. Tartışmak, iyi bilinmelidir. Nokta.

# İnsan iyi bildiği konularda iyi tartışabilir. Fakat yöneticinin, bazen tam bilmediği konularda da tartışması gerekir.  Bu durumları görmezden gelmek veya kaçınmak, size fayda sağlamaz. Bilmediğiniz konularda nasıl tartışacağınızı öğrenmeniz gerekir. Üsluba tikkat!

#  Mış gibi yapmak, bardan hatun kaldırırken işinize yarayabilir. İşte hiçbir işinize yaramaz. Dökülür üstünüzden. Konumunuz gereği yapmanız gerekenlerle, doğal naturanız arasında açıklık olabilir. Bu doğaldır. Maske takabilirsiniz. Hatta, bir maske repertuarına da sahip olabilirsiniz. Ama uzun süre mış gibi yapamazsınız. Siz mış gibi yaptığınızı ve diğerlerinin de bunu yediğini zannedebilirsiniz. Fakat herkes -özellikle de yakın çalıştıklarınız- bunu şıp diye anlar. Hatta öyle kolay anlar ki, bunu tek ayak üstünde bile yapabilirler Hayret edersiniz! Etmeyin! Çalıştığınız adamlar sizin zannettiğinizden genellikle daha akıllıdır.

# Üzerinizden mış gibi yapmaktan daha hızlı dökülecek birşey varsa, o da "yapmacık" davranmaktır. O kadar hızlı anlaşılır ki, karşınızdakinin tek ayak üstünde bile durmasına gerek yoktur. Oturduğu yerden bile yapar. 

# Yukarıdan gördüğü baskıyı ve stresi aynen altına yansıtan adamdan yönetici olmaz. Daha doğrusu altınızdaki adam, bunu sürekli yaptığınızı gördüğünde, sizi bir süre sonra kaale almaz. Siz yerine, üstünüzdekine gitmeye başlar. Kendi kendinizin ipini çekersiniz. Nokta

# Herşeye yetişmeye çalışmak beyhude bir çabadır. Herşeye yetişebilmenin en iyi yolu, güvenebileceğiniz insanlarla çalışmak, onları yaratmaktır. Güven yaratmak başlı başına ayrı bir konudur ama, yaratılmalıdır. Tek başınıza günde en fazla 24 saatiniz vardır. Güvendiğiniz bir insanla gün 48 saat olur. Nokta.

# Profesyonel hayata enerjisi yüksek tecrübesi düşük olarak başlar herkes. Zamanla tecrübeniz yükselir, enerjiniz düşer. Tecrübesi yüksek fakat enerjisi düşük yöneticiden piyasada bol miktarda mevcuttur. Tecrübesi orta, enerjisi düşük yönetici sayısı daha da boldur. Makbul değildir. Makbul olmanın en kolay yolu, tecrübe kazanma hızınızı yükseltmekten veya enerji kaybetme hızınızı düşürmekten geçer. İkisi de öğrenilebilir bir durumdur.



# Tecrübe hızınızı arttırmanın en iyi yollarından biri, tecrübeli birini -üstünüzü değil- kendinize mentor, yani akıl hocası olarak seçmektir. İnsan, başkalarına birşeyler öğretmeyi sever. Öğrettiği kişinin gidişatını izler, merak eder, yardımcı olur. Kendinize iyi bir akıl hocası seçin, yardım isteyin. Bu, hem akıl hocası olarak seçtiğiniz insanın gururunu okşar, hem de yardımını garantiler. 

# Yaptığınız işleri -özellikle de iyi olanlarını- sadece üstünüze değil, onun paralelindeki diğer yöneticilere ve bir üstünüze daha da duyurun. Üstünüzde birkaç farklı seviyeden insan yaptıklarınızdan haberdar olsun. "Bakın ben ne şahane işler yapıyorum" tarzıyla yapmayın bunu. Reklam kokmasın. Haberdar olsunlar. Kötü yaptıklarınızı ise akıl hocanızla paylaşın. Eleştiri isteyin. Önerilerini ciddiye alın. 

# Yangın çıkınca hızlıca gidip söndürerek kahraman olanlara karşı uyanık olun. Yangını muhtemelen kendileri çıkartıyor olabilirler. İyi profesyonel / yönetici sık sık yangın söndürmez. Yangın çıkmasını engeller. 

# Günü gelişine göre karşılayan adamdan da piyasada bol miktarda mevcuttur. Bir halt olmaz. Hiç makbul değildir.

# Türkiye'de ve dünyada patron şirketi olmayan işletme / kurum sayısı çok azdır. Kurumsallık bir "buzzword" dür. Herkes hımhımlayıp iyi birşey olduğuna dair kafa sallar. Danışmanlar bunu satar.
Kurumsal şirket dediğin, genel müdürüne haber vermeden şirketi satan "böyyük" bir holding de olabilir. Dış görüşüne çok aldanmayın.

# İşle ilgili konularda tek bir doğru yaklaşım yoktur. Şirketin havasına, kültürüne uyan daha uygun yaklaşımlar vardır. Birisi yıllık bütçeye sıkı sıkı sarılırken, diğeri bütçeyle çalışmayı kısıtlayıcı bulabilir. İkisi de yanlış değildir. İkisi de doğru da değildir. İkisini de öğrenmeniz, hayrınıza olur.

# Çalışanınızı yaptığı iyi bir işten dolayı herkesin önünde samimice övmek, ona verebileceğiniz en büyük ödüldür. Başkasını övmek sırlarınızı dökmez, aksine parlatır. Kullandığım -ve benim bildiğim- en etkili silahtır.

Buradaki "yapın" dediklerim, kişisel görüşümdür ve son derece sübjektiftir. Herhangi örtüşen bir durumla karşılaştığınızda feyz alayım deyip birebir uygulamayın. "Revise" etmenizi öneririm. Olabilecek durumlardan mes'ul değilim. Olur da işinize yararsa, teşekkürlerinizi bana, şikayetlerinizi ise kime ederseniz edin.

Nokta."


34 is coming!

Valla geliyor billa geliyor..ayak seslerini bile duyabiliyorum yani o derece..Daha bir ay var ama olsun.Hiçbir numarası olmayan hayatımda yıllar devrilmeye devam ediyor.Sor ki kendini 34 gibi hissediyor musun? Yani var mı ağırlık vs yok valla yok. Hala ottan boktan şeylere gülebilen bir insanım hala hesap kitap ilişki yürütmeyi öğrenemedim.
Kendime çetele tutabilirim


  1. Sosyal hayatım sıfır ama bildiğin sıfır yani..İçim şişti artık.
  2. Birşey diim mi.Türk erkekleri çirkan ha! Yani kızlara bakıyorum ;genelde bakımlı ve taş gibi hatunlar (ki ben kesinlikle onlardan biri değilim) ama erkekler tırt yani.Ben neyime bakıp onları beğenmiyorsam bilmiyorum.Yalnız şu dikkatimi çekti.Bizim erkekler acayiiiip kasıntılar ya.Baya 15 yaş kızları gibiler..Bir de şimdi ben yabancılarla çalışıyorum ve diyebilirim ki İtalyanlar çok çekici ama ruslar da fena değil.İçkiciymiş bilmem neymiş bilemem ama dalyan gibi herifler (başıma vurdu kesin!)
  3. Sivilce tedavisi ile hayatım değişecek sanmıştım ama biten giden tek şey sabrım oldu.Bitsin artık şu 6 ay ve ben pürüzsüz bir tene kavuşayım
  4. Bazı işlerimi bazen sinsi sinsi halletmeyi acilen öğrenmem lazım.Hiçbir şeyi çakmıyorum. Saf salak tepkilerim belki hoş karşılanıyor ama kesinlikle ciddiye alınmıyorum;orası net!
  5. Herkesin hayatı mükemmel olamaz bunun farkındayım ama gerçekten artık çok çok çoook güzel şeyler olsun istiyorum
  6. Ailemde herkesin sağlığı yerinde olsun istiyorum artık
  7. Hayatımda erkek arkadaş nedir bil(e)medim;tabi ki (maalesef) cinselliği de ama artık erkekler gibi düşünmeye başladım galiba.Aşk çok önemli çok hoş bir histir muhakkak ama seks sadece seks! Keşke tabular yada "acaba" lar olmasa ben kendimi bırakıp "beden benim değil mi" diyerek sevişip gitsem .Bence sonrası çok daha kolay olacak..Zaten birisi tarafından deli gibi sevilmek benden uzaklaşıyormuş gibi geliyor.
  8. İş hayatımı sevmiyorum artık.Yani hesap verecek kimse de yok artık aslında daha rahat olmam lazım ama önümü göremediğim ve kendimi geliştiremediğim için bitsin istiyorum ama nereye gidicem. Kol gibi kredi borcu varken bir şey yapamam.Sonra "amaaan herkes nasıl çalışıyor aynı işte 20 sene sen de çalış" diyorum..İçimde bir yerlerde hala o eski hırslı,idealist kız var ama kapitalist düzen onun da sesini kısacak:(
  9. Nazara,göze,büyüye acayip inanır oldum..Bana tırı vırı gelirdi ama net var böyle şeyler.Her övgünün,yapılan iyi işin ardından gelen korkunç baş ağrılarımın bir sebebi olmalı.
  10. Gün geçtikçe bekarlığa daha çok alışıp evliliği ve çocuk sahibi olmayı istememekten korkuyorum.
  11. Tembelleştiğim anlarda kendimden nefret ediyorum çünkü dikkat ettim o zamanlar aynı babama benziyorum ve o öyle olduğunda ona tahammül edemiyorum.Huyuma sıçayım!
  12. Arabasızlık artık gerçekten zor gelmeye başladı.
  13. Edit: "Artık" kelimesini ne çok kullanmışım lan!


8 Şubat 2018 Perşembe

HAZIMSIZLIK MI?

30 larından sonra "evli-çocuklu-mutlu olma" sosyal statüsünde değilsen değişen insanlara yada tavırlara karşı sakinliğini korumak zorundasın.Tahammül edemediklerim ise bana yılın sabır taşı ödülünü kazandırmalı bence!

Daha düne kadar kırmadığı ceviz kalmayan cici kızlarımızın resmi sevişme belgesi aldıktan sonra "kutsal bakire"yi oynama zorunluluğu ve tüm flört eden çiftlere karşı "ilişki uzmanı" kesilmeleri

Hayatında yumurta kırmamış kadınların "desperate housewifes" pozları

Ayşe olsun Fatma olsun; bir birey olarak şu hayatta bir birey olamamış, ideali ,inancı olmayan kadınların kimlik bunalımı sonucu "bir eş","bir anne" olma acelesinden sonra düştükleri bunalıma sizi de sürüklemeleri

Sıfır tatmin evliliklerinde "doyuma" ulaşmak için dillerinin çatallaşması

Evlenmeden önce sanki her hafta sonu dağ yürüyüşü,sergi gezmesi,konsere gidiyormuş gibi "ben senin gibi bekar olsam hayatımı yaşardım" tarzı ucuz hayat dersleri.En kötüsü de diyemiyorsun ki;"Seni bekarken de tanıyordum.En büyük aktiviten avm dolaşıp kahve diyarına gidip kahve içip erkek kesmekti"

Bırakın evlendikten sonra; ANNE olduktan sonra bile "ben" olmayı bir kenara bırakamayan,BİZ olmayı seçemeyen bencil sürtüklerin size evlilik nasihatları vermeleri

"Evli" olmak ayrı bir habitat tamam;orasını biliyoruz.Amma velakin oraya ait olmayan tüm kadınlar neden gözünüzde potansiyel "kocamı kapaklayacak sürtük" katagorisinde?? Niye öyle? Senin leş gibi herifini sen beğenmiyorsun ben ne yapayım?

Eğer bir birey olarak hayatınızla ilgili karar veriyorsanız yada adım atıyorsanız;mesela benim gibi ev alıyorsanız vay halinize..O ev alma mutlaka ama mutlaka bir şekilde "evlenince ne olacak" veya "kocan ne alacak" ile şekillendiriliyor.Yahu hayat böyle bir şey mi? Bunları düşünerek mi yaşıyorsunuz? Bu nasıl bir mantık? Daha hayatımda olmayan bir adamın bana "alacakları" üzerine mi yaşamımı kuracağım.Bu ne kahpelik!

Yukarıdakileri en kibar dilinle anlatmaya çalıştığında ise "e ama hayat öyle değil güzeliiiim" diye başlayan dudak büzmeleri ise suratlarına iki tane çakma isteği uyandırmıyor değil.

Nedir yani kuralı? Sürekli oyun mu oynamalıyım? Kafam çalışırken aptal mı olmalıyım? İçimden gelerek,sevgiyle yemek yapmak yerine kıytırık bir makarna pişirerek bile "mazlum ev kadını" rolü mi çakmalıyım? Tertipli ,düzenli yaşamayı öğrenememiş bu tip bünyeler için "ev temizliği" demek "saçımı süpürge ettim" demek mi olmalı?

Her istediğini elde etmek için vajinasını mı kullanmalı yani? Yada bir ceza aracı olarak!! Sen ki çocuk sevmeyen bir kadınsın; çocuk doğurunca tek doğuran kendisiymiş gibi "anayım beeen" triplerine ne ara girdin?!

İşin acı yanı da var tabi.HAKLI OLMALARI! Yani nispeten haklı olmaları.Aslında değiller tabi ki ;ama çevreme baktığımda erkeklerin söyledikleri ile seçimleri arasında dağlar kadar fark olduğunu gördüğümde bu kanaata vardım.

Özü sözü bir kadın istiyorlar ama türlü numaralar çeviren kadınların peşinden gidiyorlar.
Doğal güzellikten, doğal bir giyinme tarzından  bahsedip nerede en süslü ,en tribüne oynayan tipler var onlarla beraber oluyorlar.
Bizi anlayın diyorlar ama yaşamlarında ne olup bittiği ile zerre ilgilenmeyen (sadece -mış gibi yapan) kadınların çevresinde pervane oluyorlar.
Sürekli ama sürekli oynayan ,trip atan, erkek tarafından "bu neydi şimdi?" denilen türlü tuzaklar kuran (bu arada o kafalar nasıl çalışıyor ben bile korkuyorum,ona ayrı bir yazı yazmam gerek) kadınlara bildiğin aşık oluyorlar.Ne istediğini pat pat söyleyen,rahatsız olduğu bir durumu açık yüreklilikle dile getiren kadın ise (ben yani) arıza veyahut uyumsuz oluyor en hafif şekli ile.

Nerede hata yapıyorum? Mutlu olmak bu kadar zor olmamalıydı.Çok mu seçiciyim? Çok mu sorguluyorum? Gerçek bir kadın olmak böyle birşey olmamalı. Gerçeğe karşı tahammülsüzlük mü yoksa sadece hazımsızlık mı bilemiyorum.Bildiğim şey (eğer gerçekten öyleler ise) yaşadıkları mutluluğu kıskanıyor olmam.Adaletsizlik mi dersin?


29 Ocak 2018 Pazartesi

Değişim

2018 beraberinde değişimleri de getiriyor. Değişimlerden nefret ediyor olmam onlardan kaçabileceğim anlamına gelmiyordu...

İlk olarak uzun süredir kirada olmanın verdiği kiralık hayatım sona eriyor.Kendi hayatımın,kendi evimin,kendi borcumun sahibi olacağım.Uzun vadeli borçlanmalar,devlet dairesindeki işler vs derken ben de ev sahibi oldum.Kendine ait bir ev kirada yaşamak gibi olmuyor;daha alırken fark ettim.Kiralık evimde insanlardan uzak bir fanus içindeydim ama bu değişiyor.

İkinci dalga müdürümün istifası ile artık koca departmanda sorumlulukların bana geçmesi.Etrafta bolca dolaşan dedikodu dalgaları,arkasından tef çalanlar,şimdiden arkamdan konuşanlar,beni ne beklediğini bile bilmediğim yeni bir değişimin içinde sakin ve soğukkanlı yürüdüğümü fark ettim bugün.Her şey olabilir ama sanırım kendim için  hayırlısını istemek...Daha politik ,daha sakin,daha sessiz olmanın önemini görüyorum.
Az konuşmak
Hızlı yargıda bulunmamak
Uygun soruları sormak
Çabuk vazgeçmemek

Değişimden kaçamıyorsun.Beni bekleyen bir sürü yeni olay olduğunun da farkındayım.Umarım elime yüzüme bulaştırmadan bu süreçten de geçebilirim...

5 Ocak 2018 Cuma

geçti gitti işte

Yeni kararlar almaktan hiç sıkılmayan bünyem bu yıl geleneği bozarak hiç bir yeni yıl kararı almadı.Zira uygulamıyorum saçma oluyor!!

Büyük değişikliklerden hoşlanmama huyumu değiştirdim bu sene
Yapmam dediğim şeyleri yaptım
Küçük hazlarım oldu
Halletmem gereken sorunlarımı hallettim (en azından bir kısmını)
Eteğimdeki taşları döktüm
Hayatımda ilk defa yalnız tatile çıktım
10 yıl sonra yeniden babama rest çektim,zerre vicdan azabım yok
Para biriktirmenin ve pintiliğimin ödüllerini toplamaya başladım
HAYIR demeyi öğrendim,kibar olmaktan ödün vermedim.
Daha az ve öz alışveriş yaptım

 Veee

Tabi ki kilo veremedim ve tabi ki yeni bir dil öğrenemedim.
Sigara içmeye devam ettim.
Uzun ,tekrarları artık sıkıcı olmaya başlayan depresyon ataklarım oldu.
Tahammül edemediğim bir ülkeyi sevmeye çalıştığımı fark ettim
.Büyük ideallerden eser kalmamış gibi.
Ne evlilik ne de çocuk istediğimi fark ettim;belki de bana göre değildir (aşık olursam hemen fikir değiştiren kadınlara dönersem ne komik olur ama).

33 yaşında hala küçük bir kız çocuğu gibiyim.Belki de bitmeyen baş ağrılarımın sebebi budur!